id
int64
0
14.2k
context
stringlengths
31
11.1k
question
stringlengths
2
476
answers
listlengths
1
1
5,709
Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan 1071 yılında Malazgirt'te Bizans imparatoru IV. Romanos Diogenis'i mağlup etmiştir.Anadolu Beylikleri, Türklerin Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'da kurdukları devletlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1243 yılında gerçekleşen Kösedağ Savaşı sonrasında yenilerek İlhanlı Devleti'nin vesayeti altına girmiştir.Kayılar, 1071 Malazgirt Zaferi'nin ardından Anadolu'ya gelmişlerdir. Anadolu Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat tarafından 1230 yılında gerçekleşen Yassıçimen Savaşı sonrası kendilerine yurtluk olarak verilen Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleşmişlerdir.
Bizans İmparatoru kimdir?
[ { "answer_start": 79, "text": "IV. Romanos Diogenis" } ]
7,625
ODTÜ öğretim üyesi ve Endüstri Ürünleri Tasarımcısı Dr.Hakan Gürsu ile tasarımcı Sözüm Doğan ve ekibinin tasarladığı tekne. IDA (International Design Awards - Uluslararası Tasarım Ödülleri) 2007’de 2 kategoride (ulaşım ve Denizcilik) birincilik ödülü aldı. Yakıt kullanmayan tekne, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisini kullanıyor.
IDA'nın açılımı nedir?
[ { "answer_start": 129, "text": "International Design Awards" } ]
9,354
Doğu Ergil (d. 1940 İstanbul), Türk sosyolog, siyaset bilimci, akademisyen. == Akademik hayatı == Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi sosyoloji bölümünden mezun oldu.Sosyoloji ve sosyal psikoloji alanlarında yüksek lisans öğrenimi gördü. New York State Üniversitesi'nde sosyoloji, siyaset bilimi ve ekonomi politik alanlarında doktora yaptı. Bir yandan, 1980-84 yıllarında TODAI Sevk ve İdare Yüksek Okulu'nda, 1985-86 yıllarında ABD’deki Uluslararası Çalışmalar Yüksek Okulu'nda konuk öğretim üyeliği yaptı. 1997-1999 yılları arasında Toplum Sorunlarını Araştırma Vakfı (TOSAV)’na başkanlık yaptı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Uzmanlar Kurulu üyeliğini, Toplum Sorunlarını Araştırma Merkezi Başkanlığı'nı ve Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.== Toplumsal hayata katılımı == 3 Ağustos 1995 tarihinde Doğu Ergil’in Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği adına hazırladığı 'Doğu Raporu' açıklandı. Ergil, raporu hazırladığı dönemde TOBB Başkanlık Danışmanlığı görevindeydi. Rapor ülkede önemli yankı buldu, rapor hakkında olumlu ve olumsuz çok sayıda yorum yapıldı.2007 yılında verdiği bir beyanda, 1994 yılında TSKnin kendisinden Kürt kimliğinin Türk milliyetçiliği içinde eritilmesi konusunda bir çalışma istediğini açıklamıştır. Fakat bu teklifi kabul etmemiş ve çalışmayı yapmamıştır. Ergil, zaman zaman yaptığı açıklamalarla gündemde ön sıralarda yer almaktadır. Neşe Düzel'e verdiği röportaj da yankı bulan açıklamalarından biridir.== Eserleri == Doğu Ergil'in birkaç dile çevrilmiş 18 kitabı, Türkiye'de ve yurtdışında yayımlanmış kitap bölümleri ve bilimsel makaleleri bulunmaktadır. İki buçuk yıl süren bir çalışma sonucu 2010 yılında, 100 Soruda Fethullah Gülen ve Hareketi adlı kitabını yayımladı.100 Soruda Fethullah Gülen ve Hareketi’’, Doğu Ergil, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, ISBN 9786051142241. Kürt Raporu - Güvenlik Politikalarından Kimlik Siyasetine, (Ömer Taşpınar ve Philip H. Gordon ile), Timaş Yayınları, İstanbul, 2009, ISBN 9752639836. Doğu Sorunu: Teşhisler Tespitler, Akademi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2008, ISBN 9944400091. Realities Of Turkey, Akademi Kültür Sanat Yayınları, 2008, ISBN 9944400749. Demokrasi ve Yurttaşlık Kültürü, (Arzu Yılmaz, Öykü Yalçın ve Zeynep Akıncı ile), Turhan Kitabevi, Ankara, 2006, ISBN 9756194391.Siyasetini Arayan Ülke, Can Yayınları, 2000, ISBN 9758440438. Bir Ters Bir Düz, Milliyet Yayınları, 1995, ISBN 9755061924.Kırık Aynada Kendini Arayan Türkiye, Doruk Yayınları, 1997, ISBN 9755532404. Atatürkçü Toplum ve Siyaset Felsefesi Açısından Laiklik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar: 5, Turhan Kitabevi, 1990.Körfez Bunalımı, Gündoğan Yayınları, ISBN 9755200258.Toplum ve İnsan, Turhan Kitabevi, Ankara, 1994, ISBN 9757425279.Millî Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1981.
Doğu Ergil hangi üniversiteden mezun olmuştur?
[ { "answer_start": 98, "text": "Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi sosyoloji bölümü" } ]
3,314
Rus ordusu, savaş ilanından bir süre sonra Rumen ordularıyla beraber Tuna Nehri'nin kuzeyinde toplanmaya başladı. Osmanlı ordusu da hazırlıklarını sürdürüyor, gönüllü askerler yazılıyordu. Bu süreçte Rumen topçuları, nehirdeki Osmanlı gambotlarını dağıtmayı başardı. Böylece nehri savunan Osmanlı deniz gücü ortadan kalkmış oldu. Savaş ilanından iki ay sonra, 21 Haziran 1877 tarihinde Rus askerleri, tekneler ile nehri geçmeye başladı. Rusların nehri geçmesini önlemek ile görevlendirilen Osmanlı güçleri, zamanında yetişemedi. Ruslar nehri büyük bir direnişle karşılaşmadan aştı. Bu başarısızlık, avantajın Ruslara geçmesine sebep oldu. Zira Tuna'dan sonra daha büyük bir engel yoktu. 27 Haziran gecesi, Ziştovi'ye bağlanmak için gizlice bir köprü kuruldu.
Savaş ilanından iki ay sonra, 21 Haziran 1877 tarihinde kimler tekneler ile nehri geçmeye başladı ?
[ { "answer_start": 386, "text": "Rus askerleri" } ]
689
I. Ahmed, divan edebiyatındaki mahlasıyla Bahtî; 18 Nisan 1590 tarihinde Manisa'da doğmuş, 22 Kasım 1617 tarihinde İstanbul'da ölmüştür. I. Ahmed 14. Osmanlı padişahı ve 93. İslam halifesidir. I. Ahmed'in saltanatı 21 Aralık 1603 tarihinde başlayıp, 22 Kasım 1617 tarihinde sona ermiştir. Sancağa gitmeyip tahta çıkan ilk Osmanlı padişahıdır. I. Ahmed'den önceki padişah III. Mehmed'dir. I. Ahmed'den sonraki padişah I. Mustafa'dır. I. Ahmed'in annesi Handan Sultan, babası ise III. Mehmed'dir. I. Ahmed'in eşleri Kösem Sultan, Mahfiruz Hatice Sultan ve Fatma Sultan'dır. I. Ahmed'in tek nikahlı eşi Kösem Sultan'dır. I. Ahmed'in çocukları II. Osman, Şehzade Mehmed, Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Hatice Sultan, Gevherhan Sultan, Şehzade Cihangir, Şehzade Orhan, Hanzade Sultan, Şehzade Selim, Esma Sultan, Şehzade Hasan, IV. Murad, Zahide Sultan, Şehzade Bayezid, Şehzade Hüseyin, Şehzade Kâsım, Atike Sultan, Şehzade Süleyman, Sultan İbrahim, Cemre Sultan, Zeynep Sultan ve Abide Sultan'dır. I. Ahmed'in saltanatı 14 yıl sürmüştür. I. Ahmed 27 yaşında ölmüştür.
Kimin tek nikahlı eşi Kösem Sultan'dır?
[ { "answer_start": 572, "text": "I. Ahmed'in" } ]
10,504
18 Mayıs 2013 tarihinde holdingin en büyük hissedarı olan Mehmet Emin Karamehmet'in, Cavit Çağlar ile İnterbank ile ilgili kredi ilişkilerinden kaynaklanan $ 440 milyon borçtan kalan, $ 75 milyon ödenmemesi nedeniyle TMSF tarafından Skyturk360, Show TV, Akşam Gazetesi ve BMC şirketlerine el konulmuştur.
Mehmet Emin Karamehmet'in şirketlerine neden el konulmuştur?
[ { "answer_start": 156, "text": "$ 440 milyon borçtan kalan, $ 75 milyon ödenmemesi nedeniyle" } ]
8,285
Kutbeddin Şirazi Mısır'da Büyükelçi olarak çalışırken Moğolların diplomatik görevleri yerine getirerek, Moğollar ve Mısırlılar arasındaki ilişkileri geliştirir. O, sekiz yıl başarılı siyasi faaliyet gösterdikten sonra İlhanlılar devletinin o zaman başkenti olan Tebriz'e döner.
Kutbeddin Şirazi Moğolların diplomatı olarak hangi ülkeyle iyi ilişkiler geliştirmiştir?
[ { "answer_start": 17, "text": "Mısır" } ]
1,688
Varvar Ali Paşa İsyanı, 1647'de tayin edildiği Sivas beylerbeyiliği sırasında Varvar Ali Paşa'nın çıkardığı isyandır. Osmanlı Padişahı İbrahim'in, İpşir Paşa'nın Sivas'taki eşi Perihan Hanım'ı kendisine istemesi ve İstanbul'a getirilmesini emretmesi üzerine Varvar Ali Paşa ayaklandı. Başka birinin eşini Padişah İbrahim'e getirmeyi kabul etmeyerek emri yerine getirmeyen Varvar Ali Paşa'nın görevinden alınıp öldürülmesine karar verildi. Varvar Ali Paşa, onu öldürmek için görevlendirilen askerleri bulunduğu şehre sokmadı. Başka bir yolla İstanbul'a davet edilerek Sivas'tan çıkartılmak istendiyse de bulunduğu yerden ayrılmadı. Ayrıca Varvar Ali Paşa'nın Celali olduğu ilan edilerek ona olan desteğin zayıflatılması hedeflendi. Varvar Ali Paşa, eşini Padişah İbrahim'e vermeyi kabul etmediği İpşir Paşa'nın saldırısına uğradı. Bu saldırı karşısında Varvar Ali Paşa'nın ordusu dağıldı, kaçmaya çalıştığı esnada yakalandı. İpşir Paşa, Varvar Ali Paşa'yı idam ettirdi ve Varvar Ali Paşa'nın kesilen başı İstanbul'a yollandı. İpşir Paşa bunun üzerine Halep valiliği ile ödüllendirildi.
Varvar Ali Paşa İsyanı'nı kimin çıkardığı isyandır?
[ { "answer_start": 78, "text": "Varvar Ali Paşa'nın" } ]
3,392
Plevne'nin doğusunda, Ahmed Eyüb Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu direniyordu. Elena'da Osmanlı başarısından sonra Rus ordusu taarruza devam etmişti. Rusçuk yönünden de başarılı bir direniş gerçekleşti. Fakat Rus ordusu, ani bir saldırı ile Köstence'ye girdi. 1878 yılına girildiğinde Rus ordusu, Plevne engelini de kaldırmıştı ve Ahmed Eyüb Paşa ordularına daha fazla yoğunlaştı. Köstence ve Rusçuk yönünden saldırıya geçtiler. Çapraz ateşe düşen Osmanlı ordusu fazla direnemedi. Dobruca ve Kavarna art arda düştü. Dağılmış Osmanlı askerleri, Varna'da teknelere binerek bölgeyi terk etti. Böylece Balkanlardaki Osmanlı direnişi son bulmuş oldu. Avrupa kamuoyunda savaşı Rusların yeneceği fikri benimsendi. Zira Şıpka Geçidi Muharebeleri de ağır Osmanlı yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Plevne muharebesi devam ederken İosif Gurko komutasındaki sadece bir Rus tugayı, geçidi ele geçirmişti. Süleyman Hüsnü Paşa komutasındaki yaklaşık 30.000 kişilik Osmanlı tümeni de geçidin etrafını sarmış ve Ruslar zor durumda kalmıştı. Bu durum sebebiyle Süleyman Paşa, Osmanlı kamuoyunda kahraman olarak görülüyordu. Türk taarruzları Ocak'a kadar devam etti. Rus gücü 60.000'i buldu ve Ocak ayında Osmanlı birlikleri ani bir Rus saldırısına uğradı. Ağır zayiat veren Osmanlı askerleri, bölgeyi terk etti. Böylece Edirne'nin de yolu açılmış oldu. Şıpka geçidi, savaşın kaderini belirleyecek önemli bir geçitti. Savaş Osmanlı zaferiyle sonuçlansaydı, Plevne kuşatması kesin Osmanlı zaferiyle sonuçlanabilir ve Ruslar hızla çekilebilirdi.
Plevne muharebesi devam ederken kim komutasındaki sadece bir Rus tugayı, geçidi ele geçirmişti ?
[ { "answer_start": 815, "text": "İosif Gurko" } ]
8,012
Halife Memun (ö. 833) tarafından Bağdat'ya kurulan Beyt'ül Hikmet (Türkçesi: İrfan Evi) tercüme faaliyetlerini kurumsal bir hale getirdi. Eflatun'un önemli Diyaloglar'ı, Aristo'nun Politika hariç tüm eserleri, Plotinus ve Proclus'a ait bazı teolojik metinler, felsefe tarihleri tıp, astronomi ve coğrafyada Batlamyus, fizik ve mekanikte Arşimedes ve Heron'un eserleri, Hint matematiğinin klasikleri olan Siddhanta'lar, siyaset ve ahlak felsefesine dair Pançatantra Masalları (Kelile ve Dimme) Hüdayname, Ayinname, Cavidan-ı Hired gibi sayısız önemli eser bu dönemde Arapça'ya çevrildi. Beyt el-Hikme'nin tercümanlarının çoğu Arap asıllı değildi. Bunun nedeni Arap kökenli insanlar içinde Sanskritçe, Farsça, Süryanice, Pehlevice ve Yunanca bilen olmaması kadar, Arapların çevirmenlikte istekli olmaması, buna karşın yabancıların kendilerini kanıtlama isteği idi. En önemli tercümanlar İbn el-Mukaffa, Huneyn b.İshak, Sabit b. Kurra, Ebu Bişr Matta b. Yunus, Yahya b. Adi, Ebu Osman ed-Dimeşki idi. Muhammed Abid el-Cabiri, Memun döneminde yapılan bu çeviri faaliyetinin arkasında politik bir amaç olduğuna değinir. Buna göre Abbasi'ler karşıt güçleri siyasi ve sosyal olarak iflas ettirdikten sonra ideolojik bir atağa geçmişlerdi. Dr. Hasan Aydın ise gittikçe genişleyen imparatorluğun ihtiyaçlarını, İran asıllı annelerden doğan Abbasi halifelerinin Helenistik ve diğer kültürlere ilgisi, vezirlerin yabancı kökenli Bermeki ailseinden oluşu ve mevali aydınların kültürel miraslarının kaybolmasını engelleme ve Arapça'da yaşatma isteklerini sayar. 9. yüzyılın ilk yarısında Memun zamanında Bağdat'ta kurulan Şemmasiye gözlemevi kurulan ilk gözlemevidir. Bunun ardından yine Memun tarafından Şam'da da Kasiyun Gözlemevi kurdurulmuştur. Bu gözlemevlerinde çalışan bilim insanlarından Yahya ibn Ebu Mansur, ibn Musa Harezmi ve Abbas ibn Sa'id el-Cevheri gibi astronomlardan bahsetmek gerekir. El-Memun Batlamyus'un Almagestine dayalı olarak geliştirilen Zicler yaptırdı. Bunların sonuçları Habeş el-Hasib tarafından Zic el-Mumtahan adlı bir kitapta toplandı. 877'de ise Suriye Rakka'da Battani tarafından özel bir gözlemevi kuruldu. Battani'nin 911'de yazdığı astronomi kataloğu Zic-i Sabi uzunca bir dönem bu alanda yazılmış en kapsamlı eser olarak kaldı. Kitabın trigonometriye ayrılan üçüncü bölümünde yer alan sinüs ve tanjant cetvelleri kitabın en orijinal bölümü sayılır. Harizmi (780 civarı - 850 civarı) Algoritma'yı bulan matematikçi. Beni Musa kardeşler (Musa'nın oğulları) (9. yüzyıl başları): Ahmet, Muhammed ve Hasan adındaki İranlı üç kardeş dönemin önemli astronom ve astrologları oldular. Beyt'ül Hikmetde çalıştılar ve antik döneme ait çok sayıda eseri Arapça'ya çevirdiler. Koni ve elips matematiği ile ayrıntılı şekilde uğraştılar ve astronomik hesaplamalar yaptılar. İlginç bir katkıları da otomasyonla ilgilenmiş olmaları ve bu konuda Kitab al-Hiyal adında (Türkçesi Hünerli Aletlerin Kitabı) bir kitap bırakmış olmalarıdır. Kindi (801-873): Felsefeci ve hezarfen bilim insanı. Yunanca'dan Arapçaya çok sayıda çeviri yaptı. İslam'da Aristoculuk olarak bilinen akılcı Meşşailik felsefe akımının kurucusudur. Beyt'ül Hikmet'de çalıştı. Simya ve astrolojinin temellerine ilişkin eleştiriler yaptı ve çok sayıda bilimsel konu hakkında katkılarda bulundu. Halife için gizli şifreleri teknikleri üzerine çalıştı, hatta zaman uzay, zaman ve görelilik üzerine bile yazılar yazdı. Huneyn bin İshak (809-873): Halife Memun kurduğu Beyt'ül Hikmet'nin başına Nasturi hıristiyanlarından olan bu bilim insanını getirmişti. Huneyn bin İshak, çevirilerinde antik dönemin metinlerini sadece aktarmakla kalmadı, yorumladı ve düzeltmeler yaptı. Bazı çevirileri Avrupa'da yüzlerce yıl kullanıldı. Çevirilerinin yanı sıra fizik ve tıp, özellikle de 'insan gözü' üzerine yazılar yazdı. Göz üzerine bilimsel yazılar kitabı 17. yüzyıla kadar kullanıldı. Abbas Kasım İbn Firnas (810-887) Philip Khuri Hitti, 'Arap Tarihi' adlı eserinde şöyle der: 'İbn Firnas, insanlık tarihinde ilk defa bilimsel uçma girişiminde bulunan kişidir.' Dinaveri, (820 - 896) Ortaçağ'ın en büyük botanikçisi, 8 ciltlik Kitab el-Nebat (Bitkiler Kitabı) adlı kitabın yazarı. Sabit bin Kurra (835-901) Battani (850-922)
Ortaçağ İslam bilim insanı Huneyn bin İshak hangi tarihlerde yaşamıştır?
[ { "answer_start": 3408, "text": "(809-873)" } ]
11,756
1899 İstanbul'unda, Eminönü'nde Hoca Rüstem Mahallesi'nde dünyaya gelen Erel, cumhuriyet ilan edildikten bir yıl sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. İstanbul Emrazı Saliye İstidaiye Hastanesi'nde asistanlık yapan Erel, 1932'de Hamburg'da Hıfzıssıhha'da ihtisasını tamamladı. Darülfünun'un İstanbul Üniversitesi'ne dönüşmesiyle hıfzıssıhha doçenti olan Erel, 01.021948'de İ.Ü. Tıp Fakültesi Hijyen Enstitüsü profesörü, 28.02.1950´de aynı enstitünün Ordinaryüs Profesörlüğüne yükselen Dr. M. Erel, 1946-1948 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı yapmıştır. 02 Mart 1955 tarihinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı olarak görevlendirilmiş, 30.5.1958 tarihinde ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hijyen Enstitüsü Ordinaryüs Profesörlüğüne naklen atanmıştır. 11.3.1958 tarihinde Ege Üniversitesinin ilk Rektörü olarak seçilip göreve başlamış olan Ord.Prof.Dr. Muhiddin Erel´in Rektörlük görevi 10.03.1960 tarihinde sona ermiştir. 114 Sayılı Kanun gereği 28.10.1960´da emekliye ayrılmışsa da 28.04.1961´de tekrar göreve dönmüştür. 65 yaşını doldurmuş olması nedeniyle emekliye ayrılması gerekirken Senato kararları ile görev süresi dört kez uzatılan ve bu arada 11.11.1968-28.6.1971 tarihleri arasında izinli olarak Efes Eczacılık Yüksekokulu Müdürlüğü de yapan Ord.Prof.Dr. Muhiddin Erel, 43 yılı devlet hizmetinde olmak üzere toplam 48 yıl eğitim-öğretim, araştırma, yayın ve sağlık hizmeti vererek 07.07.1973 tarihinde E.Ü. Tıp Fakültesi Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı Kürsüsü Başkanı iken emekli olmuştur. 18 Mart 1986'da vefat eden Erel, yaşamını adadığı tıp alanındaki araştırma ve eğitim çalışmalarıyla genç kuşaklara ışık tutan ustalardan biri olarak tarihteki yerini aldı. Türkiye'de ilk defa üniversite bünyesi içinde Hemşirelik Yüksekokulu ve Sağlık Kolejleri kurulması için çalışmalar yaptı. Özellikle tıp eğitimi konularında yaptığı çalışmalar, geliştirdiği sistemlerle dünyanın önemli tıp eğitimcileri arasında anılır. Ege Üniversitesi Tıp ve Fen fakülteleri ile Türkiye'de ilk defa üniversite bünyesi içinde Hemşirelik Yüksekokulu ve Sağlık Koleji'nin kurulmasındaki hizmetleri dolayısıyla Ord.Prof.Dr. Muhiddin Erel'e ölümünden 20 yıl sonra 2006'da TÜBİTAK Hizmet Ödülü verilmiştir .
Cumhuriyet ilan edildikten kaç yıl sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi?
[ { "answer_start": 105, "text": "bir yıl" } ]
3,088
Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu. Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu. İki meclisin oluşturduğu parlamento Meclis-i Umumi (Genel Meclis) olarak adlandırılmıştı. Âyan Meclisi'nin başkan ve üyeleri doğrudan padişah tarafından atanıyordu. Anayasaya göre Genel Meclis padişahın buyruğuyla kasımda açılıyor, mart başında çalışmalarını tamamlıyordu. Birinci Meşrutiyet, II. Abdülhamid'in 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndaki yenilgiyi gerekçe göstererek Meclis-i Mebusan'ı kapatmasıyla 1878'de son bulmuştur.
Kanun-i Esasi uyarınca kaç kanatlı bir parlamento oluşturuldu ?
[ { "answer_start": 23, "text": "iki kanatlı" } ]
7,333
Koni kesitleri çizmeye yarayan pergel, belirli bir iyileştirilmeyi Hibetallāh b. el-Hüseyn el-Bedīʿ el-Asṭurlābī (ö. 534/1140)’nin sunumunda elde etmiş olabilir. Hibetallāh aracını «tam-mükemmel pergel» (berkār kāmil tāmm) olarak isimlendir-miştir
Hibetallāh b. el-Hüseyn el-Bedīʿ el-Asṭurlābī kaç yılında ölmüştür?
[ { "answer_start": 117, "text": "534/1140" } ]
3,128
Bunun üzerine İngiltere'nin öncülüğüyle İstanbul'da bir konferans toplanmasına karar verildi. Konferans Haliç Tersanesi’nde bulunan Bahriye Nezareti'nde toplandığı için Tersane Konferansı adıyla tarihe geçmiştir. 23 Aralık 1876'da toplanan bu konferansa Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa ve Osmanlı Devleti katıldı. Konferanstan Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarını elinden alacak kararların çıkacağını anlayan Osmanlı yetkilileri tahta yeni çıkmış olan II. Abdülhamit'i konferansın toplandığı gün I. Meşrutiyet'i ilan etmeye ikna ettiler. Osmanlı yetkilileri, Balkanlardaki Hristiyanların Kanun-i Esasi'yle kazandıkları özgürlüklerden dolayı, Avrupa ülkeleri tarafından Osmanlı Devleti'nin yönetimini altında bırakılacaklarını hesaplanmıştı. Ancak bu gelişmeler konferansın kararlarını etkilemedi. Konferansta, Sırbistan ve Karadağ için bağımsızlık kararı alındı. Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilmesi kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmeyince Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Böylece 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) başladı. Tersane Konferansı kâğıt üzerinde kalmış bir konferanstı. Konferansta tartışılan konular ancak 93 Harbi'nden sonra toplanan Berlin Antlaşması'yla kesinliğe kavuştu.
Kimin öncülüğüyle İstanbul'da bir konferans toplanmasına karar verildi ?
[ { "answer_start": 14, "text": "İngiltere'nin" } ]
2,919
Gözleve Muharebesi (Rusça: Штурм Евпатории), Kırım Savaşı’nın muharebelerinden biri. Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa komutasında Osmanlı Ordusu Kırım'ın Gözleve (bugünkü Evpatoriya)'deki istihkam noktasına saldıran Rus İmparatorluğu güçlerini ağır kayıplarla geri püskürttü. Önemli Tatar yerleşimlerinden Gözleve liman kenti, Kırım’ın güney batısındaki Kalamiş (Kalamitski) Körfezi kuzeyindedir. Gözleve’de Mimar Sinan’ın 1552’de yaptığı bir cami vardır. 1783’te Rusya İmparatorluğu'nun egemenliğine giren Gözleve’nin adı Eupatoria oldu. Liman, Kırım’a 14 Eylül 1854’te başlayan Müttefik çıkarmasındaki ilk kıyıbaşı oldu. İzleyen 50 günde Müttefikler Alma, Balıklava ve İnkirman’da Rus direnişini kırıp, Sivastopol’u kuşattılar. Bu süreçte Osmanlı askeri önemli bir rol almadı. Deniz üstülüğünü yitiren Rus Karadeniz Filosu, Sivastopol limanı ağzında karaya oturtulmuştu. Müttefikler denizden rahatça ikmal yapıyorlardı. Dar yarımada kıstağı yakınındaki Gözleve ise, Rusların tek ikmal ve geri çekilme yolu üzerinde ciddi bir tehditti.
Rusya İmparatorluğu'nun egemenliğine giren Gözleve’nin adı ne zaman Eupatoria oldu ?
[ { "answer_start": 448, "text": "1783’te" } ]
11,091
Osmanlı Devleti'nde Avrupa tarzında modern bir üniversite kurma girişimleri 1846'da başlamıştır. 1863, 1870 ve 1874'teki başarısız denemelerden sonra nihayet II. Abdülhamid'in fermanıyla 31 Ağustos 1900'de Darülfünûn-ı Şahane adı verilen ilk üniversite açılmıştır. İstanbul Üniversitesi, işte bu kurumun doğrudan devamıdır.
Darülfünûn-ı Şahane kimin emriyle açılmıştır?
[ { "answer_start": 158, "text": "II. Abdülhamid" } ]
495
Feyzullah Efendi Vakası, 1703 yılında İstanbul'da başlayan, II. Mustafa ile hocası ve yakın danışmanı Şeyhülislam Feyzullah Efendi aleyhine gelişen büyük bir ayaklanmadır. Sultan II. Mustafa'nın Erzurum'dan getirterek şeyhülislamlığa yükselttiği hocası Feyzullah Efendi, ayaklanmanın sebebi olduğu için olay, Feyzullah Efendi'nin ismiyle de anılmaya başladı. Seyyid Feyzullah Efendi ikinci defa getirildiği şeyhülislâmlık görevinde devlet işlerine müdahale etmesi, ayaklanmanın ortaya çıkmasının ana sebebidir. Feyzullah Efendi'nin devlet işlerine karışarak terfi, tayin ve azil işlerinde aldırtdığı kararlar nedeniyle saray çevresi, asker ve ulemada rahatsızlık oluşturmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra II. Mustafa'nın Edirne'de devlet işleriyle ilgilenmeyip avcılık ile uğraşarak devlet idaresinden uzak kalması, uzun süredir yaşanan ekonomik kriz ile devletin başkentinin Edirne'ye taşınacağı iddiaları da İstanbul halkının isyana katılma nedenlerini oluşturmuştur. 17 Temmuz 1703 tarihinde Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin etkinliğinden rahatsız olan bazı devlet erkanının yönlendirmesiyle gecikmiş ulufeleri bahane eden cebeciler, ayaklanma başlattı. Kısa süre sonra Feyzullah Efendi Vakası; yeniçerilerin, medrese talebelerinin ve İstanbul halkının katılımıyla büyük bir isyana dönüştü. İstanbul'da denetimi ele geçiren isyancılar, sadrazamlığa Kavanoz Ahmed Paşa'yı, şeyhülislamlığa da İmam Mehmed Efendi'yi getirdiler. Bir süre sonra isyancılar isteklerini bildirmek üzere Edirne'ye bir heyet gönderdiler. Ancak isyancıların isteklerinin bildirildiği heyet, Feyzullah Efendi'nin emriyle Havsa civarında tutuklandı. II. Mustafa, isyancıları yumuşatmak amacıyla 27 Temmuz 1703 tarihinde Feyzullah Efendi'yi şeyhülislamlık görevinden aldı. Ancak isyancılar, asker ve halktan oluşan yaklaşık 60.000 kişilik bir kuvvetle ağustos ayı başlarında Edirne'ye harekete geçti. Bu ihtilal ordusu Silivri'ye geldiklerinde II. Mustafa'nın tahttan indirilip öz kardeşi Ahmed'in tahta geçirilmesi için bir karar ve fetva aldılar. İhtilal kuvvetleri engellenemedi ve 20 Ağustos'ta ihtilal kuvveti Edirne'ye ulaştı. 22 Ağustos'ta II. Mustafa tahttan çekilerek yerini öz kardeşi III. Ahmet'e bıraktı. Yeni padişahın onayı alan asiler 3 Eylül'de ağır işkence yaptıkları Feyzullah Efendi'yi öldürdüler. 4 Eylül 1703'de Sultan III. Ahmet İstanbul'a hareket etti. Böylece Edirne'nin fiilen Osmanlı devletine başkentlik etmesinin ikinci dönemi kapanmış oldu. 14 Eylül'de İstanbul'a ulaşan III. Ahmet giderek daha şiddetli ve sert tedbirler alarak devlet idaresini isyancıların elinden kurtarmaya başladı. Ancak 1704'ün ilk aylarında Padişah III. Ahmet egemen olabildi.
Kimlerden oluşan yaklaşık 60.000 kişilik bir kuvvetle ağustos ayı başlarında Edirne'ye harekete geçti?
[ { "answer_start": 1751, "text": "isyancılar, asker ve halktan" } ]
10,354
Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur. Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır. Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür. Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır.
Pamukkale Üniversitesi’nde nanoteknoloji alanında nasıl bir ürün geliştirmiştir ?
[ { "answer_start": 1404, "text": "pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün" } ]
8,268
Kutbeddin Şirazi alim gibi yaygın olmakla beraber, siyasi adam olarak da tanınmıştır. O, XIII yüzyılın 60'lı yıllarından itibaren sosyal-siyasi faaliyete başlamıştır. Filozof Maragada bilgisini geliştirdikten sonra hükümdarın emriyle Horasan'a ve başkenti İsfahan kenti olan Irak'ı ziyaret etmiştir. Burada bilim adamlarının hamisi, İsfahan hakimi Bahaddin Muhammed Cüveyni ile tanışmıştır. Kutbeddin Şirazi 1268 yılında Bağdat'a gitmiş, sonra Küçük Asya'ya yola düşmüştür. Orada ilgi karşılanarak devlet işlerinde çalışmış, bir süre Sivas ve Malatya'da gazi olmuş akademisyenlerle özellikle Celaleddin Rumi (1207-1273) ve Sadrettin Konevi (1210-1274) ile dost olmuştur. Ansiklopedik akademisyenin siyasi faaliyetleri Ahmet Han Takudar (1282-1284) zamanında genişletildi. O, hüküdarın emriyle Mısır'a Memlük Sultanı Mansur Seyfettin Kalaunun (1279-1290) yanına Büyükelçi olarak gönderilmiştir. Amcası Kemaleddin Abdüllah Kazaruni de onunla birlikte olmuştur.
Ahmet Han Takudar hangi yılda ölmüştür?
[ { "answer_start": 742, "text": "1284" } ]
14,062
Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (UNAM), Devlet Planlama Teşkilatı'nın desteğiyle Bilkent İniversitesi dahilinde faaliyet göstermekte olan bir araştırma merkezidir. 2006 yılının başında başlayan UNAM-Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Projesiínin 1. Fazı zamanından bir yıl önce bitirilmiştir. Bu faz döneminde bina ve araştırma ekipmanına 28 Milyon TL yatırım yapılmıştır. 2006 yılı ortalarında başlayan ve 1,5 yılda bitirilen UNAM binası yaklaşık 9000 m≤ kapalı alan üzerine kurulmuştur; içerisinde titreşim ve sıcaklık kontrollü 62 laboratuvar, konferans salonu ve ofisleri barındırmaktadır. 400 m≤ temiz oda da 2009 yılı ortalarında faaliyete geçmiştir. 1. Faz döneminde alınan cihazların çoğu kurularak araştırma çalışmalarında kullanılmaya başlanmış, malzeme bilimi ve nanoteknoloji konusunda yüksek lisans ve doktora programları süreçlerine de dahil olan hidrojen depolama, karbon nanotüpler, spintronik silisyum nanoteller, fiber lazerler, silisyum nanokristaller konularında da önemli çalışmalar yapılmıştır. UNAM'a 2007'de TİSIAD, 2008'de T÷V ve 2009'da TİBıTAK tarafından bilim ve teknoloji ödülleri verilmiştir. UNAM günümüzde bünesindeki 400'den fazla bilim insanı ile 1000'e yakın kullanıcıya hizmet vermektedir. Günümüze kadar 90 üzerinde lisansüstü mezun vermiş olup, Bilkent üniversitesinde yapılan bütün yayınların %40'ı UANM'dan çıkmaktadır. Türkiye'nin sanayi ürünlerinin rekabet gücünü ve katma değerini artırmak için gerekli olan nanoteknolojiyi oluşturmaya yönelik kamu ve özel sektöründen araştırmacılarla birlikte araştırma-geliştirme çalışmaları yapmak, prototipler geliştirmek. Türkiye'nin gelecek dönemde ihtiyacı olan malzeme bilimi ve nanoteknoloji alanında uzmanlarını yetiştirmek. Nanoteknolojide her türlü araştırma donanımına, bilimsel deneyim ve altyapıya sahip olan ulusal bir arastırma merkezini gerçekleştirmek, merkezin verimli bir şekilde yönetilmesini sağlamak. (Böyle merkezler birçok ülkede araştırmacılara hizmet sunmaktadır) UNAM'ı yurt dışında çalışan ve uluslararası üne sahip olan bilim adamlarımızın buluştukları bir platform haline gelmesini sağlamak. Ulusal ve uluslararası ağlar yardımı ile çeşitli kuruluşlar arasında iletişim ve araştırma konularında koordinasyonu sağlamak, nanoteknolojideki gelişmelerden ilgili araştırmacıları ve kurumları bilgilendirmek.
TİBıTAK tarafından Unam'a verilen bilim ve teknoloji ödülü ne zaman verilmiştir?
[ { "answer_start": 625, "text": "2009" } ]
13,826
Kaşgarlı Mahmud 11. yüzyıl ünlü Türk dilbilimcisi olup, eserleriyle dünya çapında tanınmış bir yazardır. Divanû Lügati't-Türk adlı eseri Türk dilindeki ilk ansiklopedi ve sözlük olup, Kaşgarlı Mahmud denildiğinde akla ilk gelen yapıt olmuştur.
Kaşgarlı Mahmud hangi alanda çalışmalar yapmıştır?
[ { "answer_start": 37, "text": "dilbilim" } ]
3,453
1878 yılına girildiğinde Ruslar Plevne Savunması'nı kırmış, İstanbul'a doğru ilerlemeye başlamışlardı. Rusların İstanbul'a varana kadar önünü kesecek hiçbir ciddi Osmanlı savunma birlikleri bulunmuyordu. İstanbul'un işgal edilmesinden korkan Osmanlı Devleti, 31 Ocak 1878 tarihinde Rusya'ya ateşkes teklifinde bulundu. Bu arada Osmanlı'nın bu zayıf durumundan istifade eden Rus desteğiyle Yunanistan savunmasız durumdaki Teselya bölgesini işgal etti. Durum Osmanlı için faciaydı; bütün Bulgaristan, Kuzey Yunanistan, Makedonya, Sırbistan bölgeleri ile Edirne Rusya ve müttefiklerinin elindeydi. Ateşkes teklifi, Rusya tarafından kabul edildi. Fakat Rus kuvvetleri İstanbul'a doğru ilerlemeye devam ettiler. Tekirdağ, Çorlu Rus birliklerince işgal edildi. Nihayetinde Rus ordusu İstanbul'a da girdi. Balkanlarda Ruslara direnecek düzenli bir ordusu kalmayan Osmanlı İmparatorluğu yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Kuleli Askeri Lisesi tahliye edildi, İstanbul'da olağanüstü önlemler alınıyordu. Doğu cephesindeki başarıları sonrası buradan acilen İstanbul'daki Osmanlı Ordusunun komutanlığa getirilen Ahmet Muhtar Paşa, Yeşilköy'de Ruslara karşı elinde kalan son kuvvetleri bir araya getirip, son bir savunma hattı daha kurmaya uğraşıyordu. Avrupa ülkeleri ise Rusların bu başarısından hoşnut değildi. Birleşik Krallık, Rusların ilerlemesini durdurmak için İstanbul boğazına filosunu gönderdi. Rusya'ya verdiği bir nota ile Paris Antlaşması hükümlerince Rusların İstanbul'u işgal etmeleri halinde müdahale etme hakları bulunduğunu bildirdi.
Bütün Bulgaristan, Kuzey Yunanistan, Makedonya, Sırbistan bölgeleri ile Edirne kimlerin elindeydi ?
[ { "answer_start": 559, "text": "Rusya ve müttefiklerinin" } ]
13,149
Ali bin İsa Orta Çağ'da göz hastalıkları üzerine verilen ilk eser olan Notebook of Oculist (Göz Doktorunun Defteri) adlı eserini yazmıştır. Bu eser onun Orta Çağ Avrupası'nda Jesu Occulist olarak tanınmasını sağlamıştır. Jesu Latince'de İsa demektir. Bu eser ilk olarak Farsça'ya çevrilmiş ve daha sonra da Latince'ye çevrilerek 1497 yılında Venedik'te basılmıştır. Daha sonra ise 1904 yılında Hirschberg ve Litter tarafından Almanca'ya; 1936 yılında da Casey Wood tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir. İbn İsa'nın bu kitabı, kendinden sonra gelen optik ilimciler tarafından en çok başvurulan kaynak kitaplardan biri olmuştur.
Notebook of Oculist kaç yılında İngilizce'ye çevrilmiştir?
[ { "answer_start": 438, "text": "1936 yılında" } ]
4,639
I. Süleyman'ın tahta geçmesinden kısa bir süre sonra Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali, Süleyman'ın padişahlığını tanımadı ve kendi hükümdarlığını ilan ederek isyan başlattı. Merkezden gönderilen Ferhad Paşa komutasındaki birlikler, Zülkadriye Eyaleti'nde bulunan kuvvetler ve Şam'daki kuvvetlerin etkinlikleri sonucunda Şam yakınlarında 27 Ocak 1521 tarihinde yapılan Mastaba Muharebesi sonucunda Gazali'nin yenilmesi ve öldürülmesiyle isyan bastırıldı.Gazali'nin yerine Şam Beylerbeliği'ne Ayas Mehmed Paşa atandı. Aynı yılın sonunda ise doğu cephesinin merkezi halinde bulunan Diyarbakır’ın beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa’nın vefatı üzerine yerine Divane Hüsrev Paşa tayin edildi. Süleyman ilk seferini 18 Mayıs 1521'de, Macaristan Krallığı'nın yönetimindeki Belgrad üzerine yaptı. Çevresindeki Böğürdelen, Zemun ve Salankamen şehirlerinin alınmasının ardından 1 Ağustos günü kuşatılan şehir,29 Ağustos 1521 tarihinde teslim oldu. Avrupa'da gerçekleştirilebilecek fetih ve seferler için önemli bir merkez olan Belgrad'ın fethi hakkında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun İstanbul elçisi 'Belgrad'ın ele geçirilmesi, Macaristan Krallığı'nın çöküşüne sebep olan olayların başlangıcıydı.II.Lajos'un ölümü, Budin' in ele geçirilişi ve Erdel'in işgaliyle devam eden süreçte Macaristan İmparatorluğu yıkılmış ve diğer ülkeleri de benzer sonu yaşayacağına dair bir korku sarmıştı.' ifadelerini kullanmıştı.Ertesi yıl Süleyman, Hospitalier Şövalyeleri'nin bulunduğu Akdeniz'deki Rodos adasına karadan sefer düzenledi. Kuşatmaya katılacak olan Osmanlı Donanması ise Haziran 1522'de adanın 'Cem Bahçesi' körfezine demir attı.Süleyman'ın da arasında olduğu kara kuvvetleri, Marmaris'ten gemi yoluyla 28 Temmuz günü adaya geçti.Yaklaşık 100.000 kişi ve 400 gemiden oluşan Osmanlı ordusu, 6 aydan fazla süren kuşatma, 26 Aralık 1522'de şövalyelerin başı Philippe Villiers de L'Isle-Adam'ın teslim koşullarını kabul etmesi ve adanın hakimiyetinin Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmesiyle sona erdi. Adada Hristiyan kimliğiyle yaşayan Cem Sultan'ın oğlu Murad ve Murad'ın oğulları boğduruldu, eşi ve iki kızı İstanbul'a gönderildi.Rodos'un alınmasının ardından şövalyelerin elinde bulunan Bodrum, Tahtalı ve Aydos kaleleri ile İstanköy ve Sömbeki adaları da alındı. Şubat 1523'te İstanbul'a dönüşünün ardından Süleyman, saltanatının ilk üç yılında görev yapan Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'yı emekliye ayırdı. 27 Haziran 1523 günü ise daha önce görülmemiş bir biçimde has odabaşısı İbrahim Ağa'yı sadrazam olarak atadı. Sadrazamlığa ek olarak kendisine Rumeli Eyaleti'nin yönetimini de verdi.Sadrazamlık yetkisinin kendisine verilmesini bekleyen ikinci vezir Ahmed Paşa, vali olarak atandığı Mısır'da 1524 yılı başlarında isyan çıkararak bağımsızlığını ilan etti. Ahmed Paşa'nın öldürülmesiyle isyan bastırıldı ve Sadrazam İbrahim Paşa, Mısır'ı düzene sokmakla görevlendirildi. Mart 1525'te, Süleyman Kâğıthane'de avlandığı sırada yeniçeriler şehirde ayaklanma başlattılar. Kısa sürede bastırılan ayaklanma sonrasında Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa, kâhyası Kıran Bali ile reis-ül küttab Haydar idam edildi.Mısır'ı düzene koyan İbrahim Paşa ise 6 Eylül 1525 günü İstanbul'a döndü.Bu dönemde İstanbul'a gelen Fransa elçisi Jean Frangipani, 24 Şubat 1525'teki Pavia Muharebesi sonrası Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na esir düşen Kral I. François için, kralın annesi Louise de Savoie'un ricası üzerine Süleyman'dan yardım istedi.Yazdığı mektupla yardım sözü veren Süleyman, iki devlet arasında anlaşma sağlanıp François serbest bırakılsa da Macaristan üzerine sefer gerçekleştirme kararı aldı.Macaristan üzerine önce Sadrazam İbrahim Paşa'yı gönderdi, 23 Nisan 1526'da ise Süleyman'ın önderliğindeki ordu Macaristan'a hareket etti.İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetler, Petrovaradin ve İyluk şehirleriyle on bir kale ele geçirdikten sonra, Özek kalesini de aldı. Bosna beyleri de Sirem bölgesindeki bazı kaleleri ele geçirmişti. Macaristan Kralı II. Lajos'un liderliğindeki ordu ile Tuna kıyısındaki Mohaç düzlüğünde karşılaşan Osmanlı ordusu,29 Ağustos 1526 günü yapılan muharebeyi kazanarak Doğu Avrupa'daki Macar direncini kırdı.Lajos ise muharebeden kaçan bazı askerlerle birlikte bataklıkta boğularak hayatını kaybetti.Osmanlı ordusu yürüyüşüne devam ederek, 20 Eylül günü Budin'e girdi. Şehrin anahtarını alan ve yaklaşık on dört gün boyunca kral sarayında kalan Süleyman, dönüşte Segedin ve bazı şehirleri de alarak 21 Eylül'de Peşte'ye geçti ve Macaristan'ın başına Erdel Voyvodası János Zápolya'yı getirdi.Macaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması ve Fransa-Osmanlı ittifakıyla 5 Ekim 1526 tarihinde sona eren yedi aylık sefer sonrasında, 13 Kasım 1526 tarihinde İstanbul'da zafer alayı düzenlendi.Osmanlı ordusunun Macaristan'da olduğu 1526 Ağustos'unda, Safevîlerin desteğiyle Bozok'ta Baba Zünnun İsyanı baş gösterdi. Çevredeki bölgelere yayılmasının ardından 1527'de Diyarbekir Beylerbeyi Hüsrev Paşa ve Adana Sancak Beyi Pîrî Bey tarafından bastırıldı.1527'de Orta Anadolu'da yine Safevîlerin desteğiyle Kalender Çelebi İsyanı çıktı. Çevresindeki sancak beyleri ile eyalet beylerini mağlup etmesinin ardından isyanı bastırmak için Sadrazam İbrahim Paşa görevlendirildi. 1527'de Elbistan civarında yenilgiye uğratılan Kalender Çelebi, başı kesilerek idam edildi. Birkaç ay sonra İranlı Molla Kabız, vaazlarında İsa peygamberin bütün peygamberlerden üstün olduğu fikrini dile getirdiğinden Sünni ulemanın tepkisini çekti ve bu sebeple Kasım 1527'de dîvânda yargılandı.Ancak fikirlerinden vazgeçmeyen Molla Kabız idam edildi. Kutsal Roma İmparatoru V. Karl'ın kardeşi Avusturya Arşidükü Ferdinand, János Zápolya'nın krallığını tanımayarak kendini Macaristan kralı ilan etti. János Zápolya'nın kuvvetlerini yenilgiye uğratmasının ardından 20 Ağustos 1527 günü Budin'e girerken, Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemesi karşılığında kendisinin Macaristan Kralı olarak tanınmasını istedi. Ancak bunu reddeden Süleyman 10 Mayıs 1529'da yeni bir sefere çıktı veSadrazam İbrahim Paşa'ya da serasker unvanı verdi.3 Eylül 1529'da Budin'e varan Osmanlı kuvvetleri şehri kuşattı. 7 Eylül günü Budin teslim oldu ve yönetimi tekrar János Zápolya'ya verildi.Hemen ardından Estergon'u almayı başaran Osmanlı ordusu, 23 Eylül 1529'da Avusturya topraklarına girmesinin ardından 27 Eylül günü Viyana'yı kuşattı. Ancak hava şartlarının elverişsizliği ve mühimmat bakımından kuşatma için hazırlıksız olunması sebepleriyle 16 Ekim günü kuşatma kaldırıldı ve ordu 16 Aralık 1529'da İstanbul'a döndü.
24 Şubat 1525'teki muharebenin adı nedir?
[ { "answer_start": 3239, "text": "Pavia Muharebesi" } ]
5,134
II. Selim zamanında Ayasofya Camii yeniden onarıldı. Selimiye Camii, Mimar Sinan tarafından onun döneminde inşa edildi. Babası gibi II. Selim divan edebiyatına birçok eser bırakmış bir şairdir. Selim'in özellikle Nurbanu Sultan için yazdığı şiirler divan edebiyatının en güzel eserleri arasında gösterilir.2003 yılında yayınlanan Hürrem Sultan adlı Türk televizyon dizisinde II. Selim'i Atilay Uluışık canlandırdı. 2011 yılından itibaren yayınlanan Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde ise kendisini Engin Öztürk canlandırmıştır.
Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde II. Selim'i kim canlandırdı?
[ { "answer_start": 499, "text": "Engin Öztürk" } ]
10,434
İyi bir eğitim görmüştür. Çocukluğunda, Kuran ve bazı fen ilimlerini tahsil etmekle geçirdi. Fakat on iki yaşından itibaren erken bir zamanda sık sık özellikle Haçlılara karşı yapılan askeri seferlere katıldı. 12 yaşında Hospitalier şövalyeleri'nin elinde bulunan Markab muhasarasında Hama Emiri refakatinde bulundu ve çok yararlılıklar gösterdi. Daha sonra Akka, Humus, Trablus ve Rumkale kalelerinin fethine katıldı.
Ebu'l Fida'nın fethine katıldığı kalelerin isimleri nelerdir?
[ { "answer_start": 358, "text": "Akka, Humus, Trablus ve Rumkale" } ]
6,310
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
Ahmet Cevdet hangi esnada bie encümenin azası olmuştur?
[ { "answer_start": 1166, "text": "Kırım Harbi sırasında" } ]
2,539
I. Bayezid, 1354 yılında Edirne'de doğmuştur, 8 Mart 1403 tarihinde Akşehir'de ölmüştür. I. Bayezid, 4. Osmanlı padişahıdır. I. Bayezid, 1389 yılından 1402 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır. I. Bayezid'in babası Sultan I. Murad, annesi ise Gülçiçek Hatun'dur. I. Bayezid'den önce gelen padişah I. Murad, sonra gelen I. Mehmed'dir. I. Bayezid 49 yaşında ölmüştür. I. Bayezid'in eşleri; Devlet Hatun, Hafsa Hatun, Sultan Hatun, Despina Hatun, Devletşah Hatun'dur. I. Bayezid'in çocukları; Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi, Çelebi Mehmed'dir. I. Bayezid'in adı I. Bayezid'in babaannesinin babası Eba Yezid'in adından gelir. I. Bayezid'in naaşı geçici olarak Akşehir'de Seyyid Mahmud Hayrani'nin türbesine defin edilmiştir. I. Bayezid'in, Yıldırım lakabını nasıl edindiği konusunda çeşitli rivayetler vardır.
I. Bayezid'in, ne lakabını nasıl edindiği konusunda çeşitli rivayetler vardır?
[ { "answer_start": 742, "text": "Yıldırım" } ]
7,064
Müşfik, cömert ve çalışkan bir insan olan Râzî, öğrencileri ve hastaları ile ilgilenmediği zamanlarını hep okuyup yazarak geçirmiştir. Muhtemel olarak yoğun çalışma performansının bir sonucu olarak hayatının sonlarına doğru parkinson hastalığına yakalanmış gözlerine katarakt inmiştir. Hastalıkları sebebi ile doğduğu yer olan Rey'de 925 yılında vefat etmiştir. (Kaya, 2007: 479)
Razi'nin ölüm sebebi nedir?
[ { "answer_start": 286, "text": "Hastalıkları" } ]
10,248
Çalışmalar sonucunda hazırlanan klavye önce Devlet Malzeme Ofisine sunuldu. 20 Ekim 1955'te ise Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesince bu klavye onandı. Türkiye'deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavye'ye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu'na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından "zorunlu standart" olarak onanmasıyla kesinleşti. Yıllar süren çabalara karşın Q klavye karşısında yaygın kullanılır hâle gelmedi. 10 Aralık 2013'te Başbakanlık tarafından Resmî Gazete'de yayımlanan bir genelgede, Türkçeye en uygun klavye olmasından ötürü F klavyenin kamu kurum ve kuruluşlarında yaygınlaştırılması için talimat verilerek, kamu kurum ve kuruluşlarında 2017 yılı sonuna kadar klavyelelerin F klavyeye dönüştürülmesinin sağlanacağını bildirdi.
Çalışmalar sonucu hazırlanan F klavye ilk olarak nereye sunulmuştur?
[ { "answer_start": 44, "text": "Devlet Malzeme Ofisine" } ]
10,249
1957 yılından bu yana yapılan ve Türkiye'nin katıldığı uluslararası klavye ile hızlı yazma yarışmalarında, f klavye ile 25 rekor ve 59 dünya şampiyonluğu elde edilmiştir.
1957 yılından itibaren yapılan uluslararası klavye ile hızlı yazma yarışmalarında F klavye ile elde edilen başarılar nelerdir?
[ { "answer_start": 120, "text": "25 rekor ve 59 dünya şampiyonluğu " } ]
7,498
Orta Asya bilim tarihi M.Ö. 8000’lere ve hattâ çok daha eskilere kadar götürülmektedir. Arkeologlartarafından bugün de sürdürülmekte olan kazılarda, taş devrinden kalma çanak ve çömleklere,çakmak taşından ve taştan yapılmış topuz veya kargı biçimindeki silahlara, buğday ve arpayetiştirildiğine ilişkin izlere rastlanmıştır.Daha sonra, demir kullanılıncaya kadar geçen süre içinde hayvanlar evcilleştirilmiş, bakır vekurşundan çeşitli eşyalar yapılmıştır. İlk defa alaşım olarak bronzu kullanan TürklerdirDemir devrinden sonra, iklim koşullarının bozulması nedeniyle, Türklerin güneye doğru göç ettiklerigörülmektedir. Orta Asya’da atı evcilleştirmişler ve M.Ö. 2800 yılı sıralarında arabayı icatetmişlerdir.Türkler, evrenin bir kubbe biçiminde olduğunu düşünüyorlardı. Bu kubbe, altın veya demirden birkazık, yani Kutup Yıldızı çevresinde, muntazam bir hızla dönüyordu. Burçları taşıdığı düşünülenekliptik çarkı ise buna dik olarak yerleştirilmişti. Gökteki bu düzen, Yeryüzü’ne de yansımıştı. KutupYıldızı’nın tam altında, Yeryüzü’nün yöneticisi olan hakanın oturduğu kent bulunuyor ve Ordug adıverilen bu kentin plânı da göksel düzeni yansıtıyordu. Merkezde kesişen iki ana yol vardır. Nasılgök, kutup yıldızının çevresinde dönüyorsa, toplumdaki işler de hükümdarın çevresinde döner.Bilinen ilk Türk yazılı anıtı Göktürk devleti (552-745) döneminden kalma Orhun Yazıtları’dır.Göktürkler On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ni kullanmışlardır. Takvimde her yıla bir hayvanın adıverilmiştir. Bunlar sıçan, öküz, kaplan, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek vedomuzdur. On iki yıl süren her devreden sonra aynı adları taşıyan ikinci bir devre başlar. Devreyiteşkil eden hayvanlar devrederken ait oldukları yılların özelliklerini de belirliyordu. Bir gün on iki eşitkısma ayrılır ve her birine “çağ” denirdi. Yani bir çağ iki saate karşılık geliyordu. Bu çağlara da yineon iki hayvanın adı veriliyordu. Gün gece yarısı, yıl da ilkbahar başlangıcı ile başlardı. Dört mevsimvardı. Yıl, altmış günlük altı haftaya ayrılmıştı. Bu on iki hayvanlı takvim daha sonra, on üçüncüyüzyılda da kullanılmıştır.
Türklere göre evren neyin etrafında dönüyordu?
[ { "answer_start": 815, "text": "Kutup Yıldızı" } ]
6,439
Aşık IV. Murad devrinde Osmanlı sarayında bulundu. Padişahın ilgisine mazhar oldu. IV. Murad’ın ölümünden sonra saraydan ayrılıp orduya katıldı. Sultan İbrahim zamanında başlıyan (1645) Girid Savaşı’na iştirak etti. IV. Murad, Kuloğlu, Kul Mustafa, Gevheri Aşık Ömer, Karacaoğlan gibi mühim simalar tarafından kendisine nazireler yazılacak kadar devrinde şöhret kazandı. Aruzla yazdığı murabba'ya bakılarak iyi bir tahsil gördüğü söylenebilir. Aşıkane şiirleri yanında, katıldığı savaşlara ait destani türküleri de vardır. Aşık Çelebi. Şair, münşi, şüara tezkiresi yazarı (Prizrin 1520-Üsküp 1572). Asıl adı Pir Mehmed. Şiirlerinde Aşık mahlasını kullandı. Bağdat'lı olan ve peygamber soyundan geldiği için seyyid diye anılan dedeleri, XIV. asır sonlarında Bursa’ya gelerek yerleşmişlerdir. Babası kadı Seyyid Ali (Natta-zade) muammacılıkta ve tarih düşürmede usta idi. Annesi II. Bayezid devrinin ünlü alim ve kazaskeri Müeyyedzade’nin kızıdır. Daha çocukluğunda kendini edebi ve ilmi bir muhit içinde bulan Aşık Çİ. ilk bilgilərini öğrendikten sonra Mesnevi şarihi Sürurı, Taşköprülüzade , Arapzade, Saçlı Emir, Hasan Çl. Ebussuud Ef. ile eniştesi Muhiddin Fenari gibi büyüklerden ders aldı. İstanbul’da tahsilini tamamladıktan sonra devrinin tanınmış şairlerinin çoğuyla dost oldu. Bir müddet Bursa’da mahkeme katipliğinde bulunduktan sonra Emir Sultan vakıflarına mütevelli tayin edildi (1541). Azledilerek İstanbul’a döndü, mahkeme katipliğinde ve Ebussuud Ef.'nin fetva katipliğinde bulundu. Daha sonra sıra ile Silivri, Priştine, Serfiçe, Narda ve Alaiye’de kadılık yaptı (1562). Kanuni Süleyman (Muhibbi) ın: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihande bir nefes sıhhat gibi matla’lı gazeline yazdığı tahmis üzerine Niğbolu Kadılığına tayin edildi (1563). Aziller ve tayinlerle bir müddet daha kadılık yaptıktan sonra meşhur tezkiresini tamamlayarak II. Selim’e , bir Şakaayık zeyli yazarak Sokullu Mehmed Paşa’ya takdim etti. Bunun üzerine ölünceye kadar aynı vazifede kalmak şartıyla üsküp kadılığına tayin edildi. Bir müddet sonra da vefat etti. En ünlü eseri, Meşairü’ş-şuara adını verdiği şüara tezkiresidir. Bu eser konu edindiği şairlerin karakter özelliklerini belirtişiyle, onların hayatı ve çevresi hakkında küçük dedikodulara kadar inerek bilgi verişiyle bu türden eserler içinde tek olmak gibi seçkin bir hüviyete sahiptir. Bu bakımlardan fevkalede kıymetlidir. Eser, Ebced, Hevvez..., kelimelerin baş harflerine göre sıralanmıştır. Rindane bir tavırla kaleme aldığı şiirleri sade dille söylenmiştir.
Aşık çelebi şiirlerini nasıl bir tavırla kaleme almıştır ?
[ { "answer_start": 2481, "text": "Rindane bir tavırla " } ]
2,284
Vasvar Antlaşması bir barış antlaşmasıdır. Vasvar Antlaşması 10 Ağustos 1664 tarihinde imzalanmıştır. Vasvar Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Avusturya Arşidüklüğü arasında imzalanmıştır. Vasvar Antlaşması Csknay/Vasvar'da imzalanmıştır. Vasvar Antlaşması 1663-1664 yıllarındaki Osmanlı-Avusturya Savaşı'nı sona erdirmiştir. Vasvar Antlaşması'na göre; savaşta Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilen Uyvar ve Nograd ile çevreleri Osmanlılarda kalacak, Zerinvar Kalesi ise yeniden inşa edilmemek şartıyla Avusturya'da kalacak. Vasvar Antlaşması'na göre; Erdel, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı kalacak ve her iki tarafta askeri kuvvetlerini Erdel'den çekecek. Vasvar Antlaşması'na göre; Osmanlı ve Avusturya birbirlerinin topraklarına saldırmayacak, antlaşma 20 yıl geçerli olacaktır. Vasvar Antlaşması'na göre; Avusturya savaş tazminatı ödeyecek, daha sonra iki tarafta barışın belirtisi olarak karşılıklı 200.000 kara kuruş değerinde hediyeler gönderecek.
Vasvar Antlaşması 1663-1664 yıllarındaki hangi savaşı sona erdirmiştir?
[ { "answer_start": 278, "text": "Osmanlı-Avusturya Savaşı'nı" } ]
7,679
Bu görevle Mimar Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darülkura (Kuran okumayı ihtisas derecesinde öğreten okul), 22 türbe, 17 imaret, 3 sağlık yurdu, 7 su yolu, 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 6 mahzen, 32 hamam yaptı.Değişik kaynaklar bu büyük mimarın 300’den fazla yapıya imza attığını kaydetmektedir. İlk önemli çalışması, 1538’de yaptığı İstanbul, Eyüp’te bulunan Ayaz Paşa Türbesi ve 1539’da yaptığı Haseki Camii’dir. İlk büyük çalışması ise kendisinin “çıraklık eserim” dediği ve 1543’te Kanuni Sultan Süleyman’ın 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet’in anısına yaptırdığı Şehzade Camii’dir (1548). Bundan altı yıl sonra tam altmış yaşındayken bu kez “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye’nin yapımına başladı. Sanatının zirvesine ulaştığı ve kendisinin “ustalık eserim” dediği Edirne Selimiye Camii’ne ise 1569 yılında yani tam 80 yaşındayken başladı ve 86 yaşında tamamladı. Sinan, Selimiye’yi yapmadan önce burada uyguladığı planı önce 1560 yılında İstanbul Tahtakale’de yaptığı Rüstem Paşa Camii’nde denemişti. Bir kubbe üstadı, toplu mekân yaratıcısı Sinan, 1588’de İstanbul’da öldü. Süleymaniye Camii’nin yanında Şeyhül İslâm Kapısı (Bab-ı Meşihat), Dökmecilere giden yolun birleştiği yerdeki türbede gömülüdür.Bu türbenin kitabesinde yer alan “Geçti bu demde cihanda Pir-i Mimaran Sinân” ifadesi şair ve nakkaş Sâî Mustafa tarafından yazılmıştır (Unat, 2010).
Mimar Sinan ilk büyük eseri olan Şehzade Camii'yi kimin anısına yapmıştır?
[ { "answer_start": 548, "text": "Şehzade Mehmet" } ]
5,197
22 Aralık 1574 'Ramazan ayı' Çarşamba sabahı, Osmanlı mülkünü devralır almaz fetva ile ilk iş olarak 5 kardeşini boğdurmuştur. Osmanlı Devleti, Lehistan yönetimine hakim olmakla Avusturya'ya komşu olan iki müttefik elde etmiş olacaktı. Fransızlarla Kanuni döneminde iyi ilişkiler kurulmuştu.Fakat Fransız tahtının boşalması ile Lehistan'da iktidar boşluğu oluştu. III. Murad'ın isteği ile Erdel Beyi Bathary, Lehistan kralı oldu. Lehistan ile yapılan anlaşmalar sonucu kuzey sınırı güvenli hale getirildi. III. Murad tahta geçtiğinde Kuzey Afrika kıyılarından sadece Fas Osmanlı topraklarına katılmamıştı.1578 yılında Ramazan Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Fas'ı ele geçirerek bölgedeki Portekiz gücünü kırdılar. 1584 yılında bir Yeniçeri isyanında öldürülen Trablusgarp Valisi Ramazan Paşa'nın ailesini İstanbul'a getiren gemiye Kefalonya açıklarında Venedik gemileriyle saldırı düzenlenmesi sonucunda Venedik ile uzun süredir devam eden barış sona erdi.Venedik senatosuna bir ültimatom gönderen III. Murad, Ramazan Paşa'nın ailesini ve mallarını Preveze'ye getirtmeyi başardı. Venedik'in de barışı korumak istemesi üzerine iki devlet arasındaki mesele çözüldü. III. Murad zamanında Ceneviz, Venedik ve Fransızlara verilen kapitülasyonlar ile ticaret gemileri Osmanlı limanlarında ticaret yapma hakkına sahiptiler.1583'te İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth bir elçi göndererek aynı imtiyazlardan faydalanmak istediğini belirtti. Venedik ve Ceneviz haricindeki kapitülasyonu olmayan devletlerin tüccarı, Fransız bayrağıyla Osmanlı limanlarına geliyordu. 1572'daki Bartalameos Katliamı yüzünden Katoliklerden yüz çevirmeye başlayan Osmanlı hükumeti, Papa'nın koyduğu stratejik harp malzemesi ambargosunu kırabilmek için Protestan olan İngiltere'ye yakınlaştı.Böylece Akdeniz'de İngiliz-Fransız rekabeti başlamış oldu. Bu rekabetten Osmanlı Devleti de birçok siyasi menfaat kazanmış oldu. Şah I. Tahmasb'ın oğlu Şah II. İsmail, Osmanlı Devleti ve Safevi Devleti arasındaki barış antlaşmalarına riâyet etmemiş ve Osmanlı'ya bağlı bazı Emirleri kendi tarafına çekmeyi başarmıştı. Osmanlı hükûmeti Van Beylerbeyine talimat vererek orada huzurun sağlanmasını istemişti.Safeviler'in Luristan valisinin Osmanlı devletine sığınması zaten gergin olan ilişkileri daha da kötüleştirdi. Bu arada Şah II. İsmail ölmüş, Safevi Hanedanlığı'nda taht kavgaları başlamıştı. Bu durumdan yararlanmak isteyen Van Beylerbeyi, Safeviler'e saldırdı. İlk Safevi savaşı on iki yıl '1577 - 1589' sürdü. Özdemiroğlu Osman Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri Safevi kuvvetlerini Çıldır'da yendi.Bu savaştan sonra tüm Gürcistan fethedildi. 1578'de Tiflis, Osmanlı vilayeti durumuna getirildi. Aynı yıl Şirvan da Meşaleler Muharebesi ile Osmanlı topraklarına katıldı. Bu gelişmeler üzerine Safeviler barış istemek zorunda kaldı. 21 Mart 1590 tarihinde Ferhat Paşa Antlaşması 'İstanbul Antlaşması' imzalandı. Bu antlaşmaya göre Kars, Tebriz, Tiflis, Gence ve Şehrizur Osmanlı Devleti'nde kalacaktı.Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti doğuda en geniş sınırlarına ulaşmış oluyordu. 1590'da Avusturya ile yapılan 8 yıllık barış antlaşması 1593 yılında, Telli Hasan Paşa'nın başıbozukların oluşturduğu Uskokların üzerine yürümesini savaş sebebi sayan Avusturya ile bozuldu. Avusturya İmparatoru II. Rudolf ödemekte olduğu vergiyi vermediği gibi Eflak, Erdel ve Boğdan beylerini de isyana teşvik etti.Telli Hasan Paşa Hırvatistan sınırındaki Siska kalesini kuşatma altında aldı. Ancak burada yapılan savaşta Hasan Paşa ve binlerce askerle birlikte Hersek Sancakbeyi de şehit düştü. Bunun üzerine Sinan Paşa'nın ısrarıyla 1593 yılında Avusturya'ya savaş ilan edildi. Savaş devam ederken 16 Ocak 1595'te III. Murad İstanbul'da felç geçirerek vefat etti. Cenazesi Ayasofya Camii avlusuna defnedildi.Takîyüddin tarafından 1577'de kurulan Tophane Rasathanesini 1580 yılında yıktırmıştır.
Ferhat Paşa Antlaşması'nın sonucu ne oldu?
[ { "answer_start": 2988, "text": "Osmanlı Devleti doğuda en geniş sınırlarına ulaşmış" } ]
6,235
ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur.
Abdülkadir ne yaparken öküzlerden birisi onunla konuşmuştur?
[ { "answer_start": 618, "text": "tarlada öküzleri koşarken" } ]
7,264
Emin Mehmed Bey (d. 5 Haziran 1758 - ö. 23 Nisan 1809) Babası eski Sadrazam Emin Paşa'dır. 27 Ramazan 1171 (5 Haziran 1758) de doğdu. Alâiyeli Kadızade Mehmed, Karamânî Âbid, Çatalcalı Ahmed, Gelenbevî İsmail, Enver Efendi'lerden ilmi, heyeti ve edebiyatı, Tatarcık, Numan ve Benlizade'lerden nücum, istihrâc-ı düstur ve âlât-ı irtifâiye'yi ve Yesâri'den ta'lîk hattını öğrenmiş ve 1182 (1768/9) de ehliyetsiz olarak aldığı müderrisliğin, 1206 (1791/2) da Galata mollalığında hakkını ifa eylemiştir. Rebiülevvel 1210 (Eylül/Ekim 1795) da Edirne payesi, Rebiülâhir 1211 (Ekim 1796) de Mekke payesi ve Cemaziyelevvel 1215 (Eylül/Ekim 1800) de İstanbul kadısı olmuştur. Bitiminde Cemaziyelevvel 1216 (Eylül 1801) da Anadolu payesiyle taltif olunmuş, Zilhicce 1218 (Mart 1804) de 2. defa İstanbul kadısı olmuş ve Rebiülâhir 1220 (Temmuz 1805) de Anadolu kazaskeri olup ayrıldıktan sonra Receb 1223 (Eylül 1808) de Rumeli payesini almıştır. 8 Rebiülevvel 1224 (23 Nisan 1809)de öldü. Eyüp'te Cemaziyelevvel 1209 (Ocak 1795) de vefat eden annesi Hâfize Hanım yanına defnedilmiştir. Muhakkık, dindar, fakih, fazıldı. Oğlu, sudûrdan Abdülkadir Bey'dir.
Emin Mehmed Bey ne zaman vefat etmiştir?
[ { "answer_start": 936, "text": "8 Rebiülevvel 1224 (23 Nisan 1809)" } ]
13,043
Telħîśu medħali furfuryus adını taşıyan ve yukarıdaki eser üzerine yaptığı orta hacimde bir şerh kaleme almıştır. William de Lune tarafından Averrois, Commentarium medium. Super libri introductionum Porphyrii adıyla Latinceye tercüme edilen bu şerhin bir de İbrânîce tercümesi bulunmaktadır. Her iki tercüme Jacob Mantino tarafından yayımlanmıştır (Venedik, 1560). Herbert A. Davidson, Latince ve İbrânîce çevirilere dayanarak eseri İngilizce’ye tercüme edip “Corpus Commentariorum Averrois in Aristotelem” serisi içerisinde neşretmiştir
Super libri introductionum Porphyrii adlı eserin İngilizce çevirisi kim tarafından yayımlanmıştır?
[ { "answer_start": 365, "text": "Herbert A. Davidson" } ]
11,898
Eskişehir’in Sivrihisar kazasında dünyaya geldi. Kimi kaynaklara göre doğum yılı 1407’dir. Asıl adı Şemseddin Ahmed'dir. Babası, Sivrihisar kadısı Hoca Musa Efendi'dir. Kimi kaynaklarda annesinin Nasreddin Hoca'nın kızı olduğu bildirilmiştir ancak bu bilgi şüphelidir.
Aynı zamanda Sivrihisar kadısı da olan babasının adı nedir ?
[ { "answer_start": 147, "text": "Hoca Musa Efendi" } ]
22
Tesla, Edison'un şirketinden ayrıldıktan sonra, Tesla'nın adına Tesla Elektrik Işığı ve İmalat ismiyle bir elektrikli aydınlatma şirketini finanse etmeyi kabul eden Benjamin Vail ve Robert Lane isminde iki iş adamıyla 1886 yılında ortaklık kurdu. Şirket, Tesla tarafından tasarlanan elektrik ark ışık tabanlı aydınlatma sistemlerini kurdu ve ABD'de Tesla'ya verilen ilk patentler olan dinamo elektrikli makine komütatörleri için tasarımlar yaptı.
Tesla'nın yeni ortaklarının isimleri nelerdi?
[ { "answer_start": 165, "text": "Benjamin Vail ve Robert Lane" } ]
9,994
Afrodisias ekolü olarak tanımlanan heykeltıraş sanatçıların eserlerine duyduğu ilgi zamanla derinleşmiştir. 1961'de şahsi girişimleri ile bizzat organize ettiği bir keşif ve kazı programı ile Afrodisias'ta çağdaş araştırmaların başlamasını sağlamıştır. New York Üniversitesi'nde Klasik Çağ Profesörlüğü ve Afrodisias kazılarının başkanlığı görevlerini ölümüne dek sürdürmüştür. Gezi, yazı ve konuşmaları ile Afrodisias'ın dünya çapında üne kavuşmasında ve kazılar için özellikle ABD kaynaklı finansman temin edilmesinde de en büyük katkıyı sağlamış kişidir. Yine sahsi çabalarıyla New York, Paris, Londra, İzmir ve İstanbul (Geyre Vakfı) Aphrodisias Sevenler Derneklerini kurdurarak çalışmalara katkı sağlamıştır. Günümüzde de Geyre Vakfı Aphrodisias Müzesine ek bir salon yaptırmış ve Sebasteion restorasyonunu parasal olarak desteklemektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan yapılar ve buluntular ve özellikle de heykel sanatı ürünleri, göz kamaştırıcıdır ve artık yetersiz kalmaya başladığı için Geyre Vakfının desteğiyle yenilenecek ve büyütülecek olan Geyre Müzesi'nde ve Aydın Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kenan Tevfik Erim 1961'de ne organize etmiştir?
[ { "answer_start": 161, "text": "bir keşif ve kazı programı" } ]
2,562
Baltalimanı Ticaret Konvansiyonu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birleşik Krallık ile İstanbul'un Baltalimanı semtinde, 16 Ağustos 1838 tarihinde imzaladığı ticaret antlaşması. Osmanlı İmparatorluğu 1826'dan beri kendi ihtiyaç duyduğu yerli hammaddelerin yabancı tüccarlar tarafından yurt dışına çıkarılmasını önleyen yed-i vahid (tekel) sistemini uygulamaya koymuştu. Bu sistem Büyük Britanya'nın çıkarlarına uygun düşmüyordu ve İngilizler kendilerine Osmanlı topraklarında ayrıcalıklar verilmesi için Osmanlı İmparatorluğu'na baskı yapıyorlardı. Osmanlı Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanını bastırmak için İngilizlerden yardım istedi. Bu yardıma karşılık olarak, Büyük Britanya'ya ticari bakımdan büyük ayrıcalıklar veren bir ticaret konvansiyonunu Baltalimanı'nda devlete ait olan yalıda imzaladı. Konvansiyon 8 Ekim 1838'de Kraliçe Viktorya, bir ay sonra da Sultan II. Mahmut tarafından onaylandı.
Osmanlı İmparatorluğu kendi ihtiyaç duyduğu yerli hammaddelerin yabancı tüccarlar tarafından yurt dışına çıkarılmasını önleyen yed-i vahid (tekel) sistemini ne zamandan beri uygulamaya koymuştu ?
[ { "answer_start": 194, "text": "1826'dan beri" } ]
5,127
Sultan Selim'in 1569 yılında Sumatra Seferi sırasında Sokullu Mehmed Paşa komutasında sefer sırasında alınmıştır, küçük bir yerdir. Mısır'ın en stratejik ve en önemli kalesi olan Kahire Kalesi, 1569 yılında Piyale Paşa komutasındaki ordu tarafından alınmıştır.Rusya'nın 1552'de Kazan Hanlığı'nı, 1556'da da Astrahan Hanlığı'nı ilhak etmeleri kuzeyde ilk kez bir Rus tehdidini ortaya çıkarmıştı. Sokullu Mehmed Paşa, Don ve Volga nehirlerinin bir kanalla birleştirilerek, Karadeniz ile Hazar Denizi'nin birbirine bağlanması sayesinde Rusların güneye doğru inmelerini engellemeyi,ayrıca İpek Yolu ticaretini canlandırmayı, İran ile yapılan savaşlarda donanmadan yararlanmayı ve Asya'daki Türk hanlıkları ile irtibat sağlamayı hedeflemiştir. 1569 Ağustosunda Kefe Beyi Kasım Paşa tarafından başlanan çalışmalar Rusya'nın saldırıları, mevsimin kış olması ve Kırım Hanlığı'nın projeyi kösteklemesi sonucunda başarıya ulaşamamıştır.Osmanlı Devleti Don-Volga Kanal Projesi'ne koşut olarak 1556'dan beri Rusların elindeki Astrahan'ın geri alınması için bir de sefer tertipledi. 1569 yılının Kasım ayında çok olumsuz hava koşullarında başlayan kuşatma Rus Çarı Korkunç İvan'ın bölgeye Prens Serebiyanov komutasında 20.000 kişilik bir kuvvet gönderip Türk askerlerini iki ateş arasına almasıyla başladıktan 16 gün sonra sona erdi ve Türk ordusu bir huruç harekâtı yaparak kendini kuşatılmışlıktan kurtarmak zorunda kaldı.Kırım Hanı I. Devlet Giray Osmanlı Devleti'nin Don-Volga Kanal Projesi ve Astrahan seferi ile ulaşmak istediği Rus tehdidinin bertaraf edilmesi hedefine doğrudan Moskova'ya yürüyüp Rus gücünü örseleyerek ulaşılabileceğini düşünüyordu. 120.000 kişilik bir orduyla Oka Nehri'ni ve Serpukhov Tahkimatı'ni aşan Devlet Giray Han direnen 6.000 kişilik bir Rus ordusunu da mağlup etti ve Moskova önlerine geldi.Moskova'yı 24 Mayıs 1571'de yakarak yerle bir eden ordu, çok sayıda sivil Rus'un ölmesine rağmen Rus ordusunu örseleyemeden geri döndü. Bir yıl sonra yeniden Moskova'ya yürüyen Han bu sefer karşısında Moskova'nın 60 kilometre güneyinde 60.000 kişilik Rus ordusunu buldu. Molodi'de 30 Temmuz-3 Ağustos arasında yapılan muharebede yakın savaşa zorlanan süvari ağırlıklı Kırım ordusu önemli bir yenilgiye uğrayarak Kırım'a çekilmek zorunda kaldı.Bu başarısızlıkların sonucunda Rusya'nın fetihleri kabul edilmek zorunda kalındı ve ileride Osmanlı Devleti'ne büyük sıkıntılar çıkaracak bir devlet oluşmaya başladı.1570 senesinde Behram Paşa komutasındaki birlikler sayesinde Kevkeban Kalesi alınmıştır. Aynı sene Yemen ile barış sağlanmıştır. Barış sağlandığı için Behram Paşa Ziged'e gitmiştir.1571 senesinde Kıbrıs'ın fethi sırasında donanmanın Akdeniz'e inmesi sırasında Dalmaçya feth edilmiştir. Fethin komutanlığını Sokullu Mehmed Paşa tarafından yapılmıştır.Kıbrıs'ın Türk ordusunca fethi Batı Avrupa'da önemli bir yankı uyandırdı. Venedik'in kışkırtmasıyla İspanyol, Ceneviz, Papalık ve Malta Şövalyeleri donanmalarının da dahil oldukları bir 'Kutsal İttifak' oluşturuldu. Avusturyalı amiral Don Juan komutasındaki Haçlı donanması karşısında Müezzinzade Ali Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması büyük bir yenilgiye uğradı. Osmanlı donanması ilk kez yakılmıştır.Bu yenilginin sonuçları kısa sürelidir. Dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa bu durumu Venedikli elçiye şöyle belirtmiştir: Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu koparttık; siz donanmamızı yakmakla uzamış sakalımızı tıraş ettiniz. Kopan kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür çıkar.Mekke-i mükerremenin su yollarının tâmiri, Mescid-i Harâm’ın mermer kubbelerle tezyini,Lefkoşa Selimiye Câmii hayrâtı arasındadır. Edirne'ye yaptırmasının sebebi ise: Sultan’ın caminin yapılacağı şehir olarak neden Edirne'yi seçtiği kesin olarak bilinmemektedir.Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde padişahın rüyasında İslam peygamberi Muhammed'i gördüğünü ve onun kendisinden Kıbrıs'ın fethi anısına bir cami yaptırmasını istediğini yazmıştır.Bu konudaki daha gerçekçi yorumlarda ise o dönemde İstanbul'da yeni bir büyük camiye ihtiyaç duyulmadığı, Edirne'nin Rumeli'deki Osmanlı egemenliğinin merkezi konumunda olduğu ve Selim'in gençlik yıllarından beri şehre ayrı sevgi beslediğine dikkat çekilir.
Seyahatname kimin eseridir?
[ { "answer_start": 3733, "text": "Evliya Çelebi" } ]
12,531
Fizikçi ve mekanikçi Bediuzzaman El Cezeri'nin diğer bir eseri de Diyarbakır Ulu Camii'nin ünlü Güneş Saati’dir.
Bediuzzaman El Cezeri'nin önemli eserlerinden biri olan güneş saati nerededir?
[ { "answer_start": 68, "text": "Diyarbakır Ulu Camii" } ]
1,722
Sadrazam Ahmet Paşa'nın teşviki ile padişahın kadınlara ve güreş eğlencelerine meyletmesi, rüşvetin genel olarak yaygınlaşması, halkın perişan olması, samur kürk merakının büyük tepkilere yol açması sonucu padişahın indirilmesi için harekete geçilmesine neden oldu. Yeniçeri Ocağı ağaları ve ulemanın iş birliği ile tertipli bir hareket düzenlendi. Öncüleri Şeyhülislam Hoca Abdürrahim Efendi ve Kara Murat Ağa olup önce Fatih Camii'nde toplanan grup orta camiye giderek burada bazı yeni kararlar aldı ve dolayısıyla hareketlerini meşru ve aleni bir zemine oturtup ilan etti. Olaylar bu şekilde gelişirken sarayda kuvvetli bir tahkimat yapılmış ve silahlı bostancılar gerekli tertibi almışlardı. Bunu duyan topluluk dağılma emareleri gösterirken eski sadrazamın yakalanıp idam edilmesi onlara yeniden toparlanma fırsatı verdi. Ardından saraya yönelen topluluk Sultan İbrahim'i tahttan indirmek için harekete geçti. Orta camide toplanan grup Kösem Sultan'a, 'Padişahın indirilmesine ittifak olunmuştur, cumhura muhalefet caiz değildir, büyük şehzade Sultan Mehmed biat için camiye gönderile' diye haber yolladılar. Kösem Sultan camide cülus olamayacağını söyleyerek Orta camide toplanan grubu saraya davet etti. Sonunda Sultan İbrahim bunlara bedduada bulunarak kaderine rıza göstererek kapatılacağı yere götürüldü. Sultan İbrahim bir gün önceden hazırlanmış olan iki kubbeli bir odaya yanında iki cariyesi olduğu halde kapatıldı ve kapı kilidine kurşun akıtılıp sağlamlaştırıldı. Yerine oğlu IV. Mehmed tahta çıktı ancak I. İbrahim kapatıldığı odada 10 gün kadar kalabildi, sonra boğduruldu.
Orta camide toplanan grup Kösem Sultan'a, ne diye haber yolladılar?
[ { "answer_start": 957, "text": "'Padişahın indirilmesine ittifak olunmuştur, cumhura muhalefet caiz değildir, büyük şehzade Sultan Mehmed biat için camiye gönderile'" } ]
13,658
Cavid Erginsoy, (d. 20 Mayıs 1924, Ankara - ö. 6 Aralık 1967, Ankara) Türk fizikçi ve bilim adamı. Ortaöğrenim ve liseyi Galatasaray Lisesi'nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Elektrik Mühendisliği üzerine Londra Üniversitesi'nde Türkiye hükümeti bursuyla yaptı. 1947-1949 yılları arasında İngiltere'de mühendislik stajını bitirdi. 1952 yılında Londra Üniversitesi Queen Mary College'de doktorasını tamamladı. 1956-1957 yıllarında Atom Enerjisi Komisyonu üyesi oldu ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi olarak çalışmalarına başladı. 1957-1958'de Nato Bilim Heyeti Temsilcisi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1958-1962 yılları arasında IAEA, Viyana'daki uluslararası enerji teşkilatına üyeliğini, 1962-1965 yılları arasında ise Brookhaven Ulusal Laboratuvar'ında ziyaretçi üyeliğini gerçekleştirdi. Aynı laboratuvarın fizik bölümünde 1965-1967 yılları arasında asli üye olarak çalışmalarını sürdürdü. 1967'de Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde fizik profesörlüğü ve Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevlerinde bulundu. Aynı yıl Tübitak Bilim Kurulu üyesi oldu ve Tübitak Bilim Ödülü'ne layık görüldü. 1967 senesinde, genç sayılabilecek bir yaşta, henüz kırk yaşında iken, meslektaşlarından Erdal İnönü'nün bir yemek davetinde, geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini kapadı.
Cavid Erginsoy hangi tarihte doğmuştur?
[ { "answer_start": 20, "text": "20 Mayıs 1924" } ]
4,372
Fatih Sultan Mehmed çocukluğundan itibaren yoğun bir İslami ve ilmi eğitim aldı. Kendisinden önceki 6 padişah gibi o da askeri hususlarda bilgi ve tekniğe sahipti. Fatih Sultan Mehmet, birçok tarihçi tarafından bir Rönesans hükümdarı olarak tanımlanmaktadır. Fatih, İtalya ve İtalyan kültürünü tanıyan nadir bir doğu hükümdarıydı.Sultan Mehmed'in yanında bulundurduğu Rum tarihçi Kritvulos, onun kendi anadili olan Osmanlı Türkçesi dışında Arapça, Farsça, İbranice, Keldanice, Slavca, İtalyanca, Yunanca ve Latince bildiğini ifade etmektedir. Fatih'in özellikle İstanbul'un fethinden sonra zengin bir kütüphanesi vardı ve binlerce ciltlik kitaba sahipti.Antik tarihe meraklı olan padişah, Pulutarque'nin Geographia isimli eserini Yunanca'dan Türkçeye çevirerek coğrafi bilimlere olan ilgisini göstermiştir. Fatih'in sarayında Yunanca ve İtalyanca bilen iki katip bulunuyor ve padişaha eskiçağ tarihiyle ilgili bilgiler veriyordu. Mitolojiyle ilgilenen Fatih, Homeros'un meşhur İlyada Destanı'nın kopyasını hazırlatmıştı. Fatih'in yanında bulunan İtalyan nedimesi ona Antik Yunanistan'daki düşünürlerin ve Romalı tarihçilerin eserlerini okutmuştu.Fatih papaların, imparatorların, Fransa krallarının, Büyük İskender'in Lombardların vekayinamelerini okumuştu. Bizanslı aydın Gregorios Phrantezes, Fatih'in Büyük İskender, Roma imparatoru Augustus, Bizans imparatoru Büyük Konstantin ve Theodosios gibi şahsiyetlere karşı hayranlık beslediğini söyler.Ayrıca Fatih ateşli silahlara karşı yoğun ilgi göstermiş, tarihteki ilk havan topu olduğu bilinen şahinin çizimlerini bizzat Fatih Sultan Mehmed yapmıştır. Divan edebiyatında Fatih Sultan Mehmet, Avni mahlasıyla şiirler yazmıştır.Yine padişah, huzurunda felsefi tartışmalar yaptırıyordu.Ali Kuşçu, Georgios Trapezuntios ve Hocazade gibi devrin büyük zekalarını korumuş, Hristiyan bilim adamları ve sanatkarları sarayına davet etmiş, onlara iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Fatih ayrıca İtalyan ressam Gentile Bellini'ye kendi hususi resmi olmak üzere çeşitli portreler ve heykeller yaptırmıştır. Hristiyanlığı yakından tanımak isteyen Fatih, İstanbul Ortodoks Kilisesine patrik olarak atadığı Gennadios ile Hristiyanlık akaidi üzerine müzakereye girişmiş ve bu müzakerenin yazılmasını istemişti. Hatta bu durum Avrupa'da Fatih' in Hristiyanlığa meylettiği şeklinde yorumlanmış ve Papa II.Pius padişahı Hristiyanlığa davet eden bir mektup kaleme almıştı.Tarihçi İlber Ortaylı bu konuyla ilgili olarak Fatih'in şüphesiz itikadı olduğunu fakat sofu derecesinde koyu bir Müslüman olmadığını belirtmiştir.
Fatih yanında bulunan nedeimesi nerelidir?
[ { "answer_start": 276, "text": "İtalyan" } ]
6,182
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
Abdi paşa nerede kaymakamlık yapmıştır?
[ { "answer_start": 196, "text": "İstanbul kaymakamlığı" } ]
3,745
23 Ocak 1913'te Enver Bey önderliğinde bir grup İttihat ve Terakki fedaisi, Bâb-ı Âli'de bulunan Bakanlar Kurulu'nu toplantı halindeyken bastı. Tarihte Bâb-ı Âli Baskını adıyla anılan bu askeri darbede Harbiye Nazırı Nazım Paşa çıkan arbedede öldürüldü, başbakan Kâmil Paşa silah tehdidi altında istifa ettirildi. Erkân-ı Harbiye Reisi (genelkurmay başkanı) Mahmut Şevket Paşa sadrazam ilân edildi. Bâb-ı Âli Baskınının kamuoyuna sunulan gerekçesi, Bulgar kuşatması altında bulunan Edirne'nin kurtarılması idi. Buna rağmen 30 Mayıs'ta imzalanan Londra Antlaşması ile Edirne Bulgaristan'a bırakıldı. Ancak Balkan devletleri kendi içinde anlaşamadılar ve bunu fırsat bilen yönetim Edirne'yi geri aldı ve yeni sınır Meriç nehri olarak belirlendi. 11 Haziran'da Sadrazam Mahmut Şevket Paşa makam arabasının içinde uğradığı bir suikast sonunda hayatını kaybetti. Bu olay üzerine alınan baskı tedbirleriyle ülke yönetimi oldukça baskıcı bir sürece girdi. Mahmut Şevket Paşa cinayetiyle ilgili 15 kişi idam edildi, çok sayıda yazar ve aydın Sinop Kalesine sürgün edildi. Sait Halim Paşa'nın sadrazamlığı altında, ülke Mehmed Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa'lardan oluşan üçlü tarafından yönetildi. Osmanlı Devleti Almanya'nın yanında I. Dünya Savaşı'na katıldı. İttihat ve Terakki yönetimi bu dönemde birçok cephede kaybedilen toprakların geri alınması için çalışmış ancak yaptıkları ile daha çok toprak kaybına sebebiyet vermişlerdir.
Balkan devletleri kendi içinde anlaşamadılar ve bunu fırsat bilen yönetim nereyi geri aldı ve yeni sınır Meriç nehri olarak belirlendi ?
[ { "answer_start": 679, "text": "Edirne'yi" } ]
13,059
İbn Tağrıberdî (Yûsuf bin Tagrîberdî bin Abdullah ez-Zâhirî) (d. 1410, Kahire- ö. 5 Haziran 1470- Kahire), Memlûk Sultanlığı'nda yaşamış Mısırlı tarihçi, şair, müzisyen.
İbn Tağrıberdî nerelidir?
[ { "answer_start": 137, "text": "Mısırlı" } ]
5,805
I.Murat 1326 yılında Bursada doğmuştur. I.Murat 1389 yılında Kosavada ölmüştür.Osmanlı İmparatorluğu'nun üçüncü padişahı olan I.Murat, 1359 ile 1389 yılları arasında beylik yapmıştır.I.Murat'ın babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun'dur.I.Murat babası Orhan Gazi döneminde 95.000 kilometrekare olarak almış, devlet topraklarını I.Murat döneminde topraklarını yaklaşık 500.000 kilometrekareye genişlemiştir.1362 yılında Ankara Eratna beyliğinden yeniden alınmıştır.1362 yılında Sazlıdere savaşı ile gerçekleşmiştir. Sazlıdere savaşı sonucunda Edirne ve Filibe alınmıştır. Sazlıdere savaşı Osmanlı devleti ile Bizans ve Bulgar güçleri arasında gerçekleşmiştir.Hamitoğullarından Eğridir ve çevresi satın alındı.1364 yılında Sırpsındığı savaşı gerçekleşti. Balkan devletlerinden oluşan haçlı ordusunun başında Sırp Kralı I.Layoş vardı.Haçlı ordusu, Hacı İlbeyi tarafından yapılan ani bir baskın ile yok edilmiştir.Sırpsındığı savaşından sonra Edirne başkent yapılmıştır.Sırpsındığı savaşı Osmanlıların Balkanlarda haçlılarla yaptığı ilk savaştır.Bulgar krallığı Sırpsındığı savaşı sonrası Osmanlı Devletine bağlanmıştır.1371 yılında Çirmen savaşı gerçekleşti. Çirmen savaşı Evranos Bey ile Sırplar arasında olmuştur. Çirmen Savaşını Osmanlı Devleti kazanmıştır.Çirmen savaşı sonucunda Makedonya'nın bir kısmı alındı.1388 yılında Ploşnik savaşı Haçlı ordusu ile Osmanlı Devleti arasında yapılmıştır. Ploşnik savaşını Haçlı ordusu kazanmıştır.Ploşnik savaşı Hıristiyanların Türklere karşı kazandığı ilk büyük zaferdir. Ploşnik Bozgunu I.Kosova Savaşı’nın sebebidir1389 yılında I.Kosova savaşı gerçekleşmiştir. Sırp kralı Lazar haçlı ordusu kurmuştur.I.Kosova Savaşı Osmanlı ordusu ile Haçlılar arasında gerçekleşmiştir. I.Kosova savaşını Osmanlı ordusu kazanmıştır. Tuna nehrine kadar topraklar Osmanlı devletinin eline geçmiştir.I.Kosova Savaşı haçlılar ile yapılan ilk büyük meydan savaşıdır.I.Kosova Savaşı sonucu Türklerin islam dünyasındaki önemi arttı. Osmanlı devleti ilk kez I.Kosova savaşında top kullandı.
I.Murat ne zaman doğmuştur?
[ { "answer_start": 8, "text": "1326" } ]
8,438
==Binalar== Arı-1 binası: Toplam 6000 m2 alan içerisinde 3800 m2’lik Ar-Ge ofis mekanı 50 kişilik tam donanımlı konferans salonu 3 tane toplantı odası Kafeterya Arı-2 binası: 90 kişilik tam donanımlı konferans salonu 2 tane seminer salonu 2 tane tam donanımlı bilgisayar laboratuvarı Arı-3 binası: Toplam 54.000 m2’lik alan içerisinde 25.000 m2 Ar-Ge ofis mekanı 110 kişilik tam donanımlı konferans salonu 4 tane toplantı odası 3 ayrı restoran Arı-4 binası Toplam 6500 m2’lik alan içerisinde 4000 m2’lik AR-GE ofis mekanı 70 kişilik konferans salonu Arı-6 binası Toplam 5000 m2’lik alan içerisinde yaklaşık 1000 kişinin istihdam edileleceği Türkiye’nin ilk Enerji Teknokenti'dir. 12 Enerji şirketinin yer aldığı Enerji Teknokenti’nde aynı zamanda Türkiye’nin tek faal nükleer reaktörü olan İTÜ TRIGA Mark-II Nükleer Araştırma ve Eğitim Reaktörü ile Rosatom işbirliği ile yapılan Nükleer Bilgilendirme ve Eğitim Merkezi de bulunmaktadır. İTÜ ARI Teknokent’in Enerji Teknokenti içinde toplam 150 m2 alanı tahsis ederek bir sosyal sorumluluk projesi olarak kurduğu Nükleer Enerji Bilgilendirme Merkezi Rosatom’da ilköğretim ve lise öğrencilerine eğitim verilmesi amaçlamaktadır. Arı-9 binası SC3 Elektronik, TRNET, ALİ Elektronik, İTÜNOVA şirketlerini barındıran, küp şeklindeki camlı teknokent binasıdır. Yüzme havuzunun karşısındadır.
Arı Teknokent’in en büyük alana sahip binası hangisidir?
[ { "answer_start": 300, "text": "Arı-3 " } ]
6,879
Metin Gürses , hiç simetrisi olmayan Einstein alan denklemlerinin çözülebilirliği isimli çalışmasıyla Einstein alan denklemleri'nin bazı yapısal özelliklerinin aydınlatılmasına ve bu denklemlerin tümüyle entegre edilebilir bir sistem oluşturduğunun gösterilmesine yaptığı özgür uluslararası bilim dünyasının ilgisini çeken üst düzeydeki katkıları nedeniyle 1986 yılında Sedat Simavi Vakfı Fen Bilimleri Ödülü'nü kazandı. Matematiksel Fizik, Genel Görelilik Kuramı, Gravitasyon gibi konulardaki çalışmaları ve bildirileri yurtdışında yayımlandı. Bilime olan bu katkıları Einstein Denklemleri'nin GÜRSES simetrileri olarak adlandırılmıştır.
Metin Gürses hangi yılda Sedat Simavi Vakfı Fen Bilimleri Ödülünü kazanmıştır?
[ { "answer_start": 357, "text": "1986" } ]
9,680
Yolu, Sultan Ebu Said ölmüş olduğu için karışıklık içinde bulunan İlhanlı Topraklarından geçti. Şam üzerinden hac yoluyla Mekke'ye gitmek için bu şehre geldi. Şam'da babasının ölüm haberini aldı. Ölümler bu yıl boyunca peşini bırakmadı. Suriye, Filistin ve Arabistan'da bu sırada patlayan veba salgınına tanık oldu. Mekke'ye ulaştığında ilk yola çıkışından çeyrek yüzyıl sonra Mağrib'e dönmeye karar verdi. Son olarak Sardinya'ya uğrayarak Tanca'ya vardı ve annesinin de birkaç ay önce vefat etmiş olduğunu öğrendi.
İlhanlı toprakları ne için karışıklık içindeydi?
[ { "answer_start": 6, "text": "Sultan Ebu Said ölmüş olduğu için" } ]
2,575
Baltalimanı Ticaret Konvansiyonu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birleşik Krallık ile İstanbul'un Baltalimanı semtinde, 16 Ağustos 1838 tarihinde imzaladığı ticaret antlaşması. Osmanlı İmparatorluğu 1826'dan beri kendi ihtiyaç duyduğu yerli hammaddelerin yabancı tüccarlar tarafından yurt dışına çıkarılmasını önleyen yed-i vahid (tekel) sistemini uygulamaya koymuştu. Bu sistem Büyük Britanya'nın çıkarlarına uygun düşmüyordu ve İngilizler kendilerine Osmanlı topraklarında ayrıcalıklar verilmesi için Osmanlı İmparatorluğu'na baskı yapıyorlardı. Osmanlı Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanını bastırmak için İngilizlerden yardım istedi. Bu yardıma karşılık olarak, Büyük Britanya'ya ticari bakımdan büyük ayrıcalıklar veren bir ticaret konvansiyonunu Baltalimanı'nda devlete ait olan yalıda imzaladı. Konvansiyon 8 Ekim 1838'de Kraliçe Viktorya, bir ay sonra da Sultan II. Mahmut tarafından onaylandı.
Baltalimanı Konvansiyonu 8 Ekim 1838'de kimler tarafından onaylandı ?
[ { "answer_start": 873, "text": "Kraliçe Viktorya, bir ay sonra da Sultan II. Mahmut" } ]
8,908
İbn Baytar'ın başyapıtı Kitab el-Cami'fi el-Adviyye el-Müfredah isimli eseridir. Eser uzun bir süre önemli bir botanik otoritesi olma özelliğini kaybetmediği gibi, eczacılık açısından da büyük önem taşımıştır; zira eserde, yaklaşık 300'ü tamamen kendi keşfi olan, en azından 1400 farklı bitki, ve ilacın ansiklopedik tanım ve tarifleri yer almaktadır. Eser 1758 yılında Latince'ye çevrilmiş, 19. yüzyıla kadar Avrupa kullanılmaya devam edilmiştir. Eser ayrıca kendinden önceki 150 kadar Arap, 30 kadarsa Yunan müellife referans içermektedir.
İbn Baytar'ın Kitab el-Cami'fi el-Adviyye el-Müfredah eseri kaçıncı yüzyıla kadar Avrupa'da kullanılmaya devam edilmiştir?
[ { "answer_start": 392, "text": "19. yüzyıla kadar" } ]
4,870
Otlukbeli Muharebesi, 11 Ağustos 1473 tarihinde Osmanlı padişahı II. Mehmed ile Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan arasında yapılmış bir meydan muharebesi. Osmanlı ve Akkoyunlu hanedanları arasındaki düşmanlık, Yıldırım Bayezid ve Kara Yölük Osman zamanına dek uzanıyordu.Osmanlılar Karakoyunlularla müttefikken Akkoyunlular da Timur'u desteklemişlerdi. Uzun Hasan, 1458’de Trabzon İmparatoru IV. İoannis'in kızı Despina Hatun ile evlenmiştir. Uzun Hasan, yeğeni Murad’ı İstanbul’a gönderdi.Osmanlı Sultanı II. Mehmed’ten, Trabzon İmparatorluğu vergisinin affedilmesinden başka, Despina Hatun'a çeyiz olarak verilmiş olan Kayseri bölgesini ve önceki hediyeleri istedi. Fatih, vergi işini bölgeye gelerek bizzat halledeceğini bildirdi.Fatih, Uzun Hasan ve müttefiki Trabzon İmparatorluğu ile Gürcülere karşı 1461’de harekete geçti. Uzun Hasan’ın, 1459’da zaptettiği Koyulhisar’ı aldı. Akkoyunlu ordusu Erzincan’daki Munzur Dağlarında Osmanlılara yenildi. Uzun Hasan, annesini Fâtih’e gönderip, antlaşma sağlandı.Uzun Hasan tarafsız kaldı ve Fatih, 26 Ekim 1461’de Trabzon'u fethedip, bölgedeki Rum hâkimiyetine son verdi. 1466'dan itibaren Osmanlı kuvvetleri Orta Anadolu'ya girerek Karamanoğullarını takibe başladı. Karamanoğlu kuvvetleri doğuya kaçarken Akkoyunlular sınırı geçti ve 1472'de Osmanlı birlikleriyle çatışmalar yaşandı.Ertesi yıl II. Mehmed, bizzat ordunun başına geçerek doğuya yürüdü.
Osmanlılar Karakoyunlularla müttefikken Akkoyunlular kimi desteklemiştir?
[ { "answer_start": 322, "text": "Timur'u" } ]
4,622
I. Süleyman'ın tahta geçmesinden kısa bir süre sonra Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali, Süleyman'ın padişahlığını tanımadı ve kendi hükümdarlığını ilan ederek isyan başlattı. Merkezden gönderilen Ferhad Paşa komutasındaki birlikler, Zülkadriye Eyaleti'nde bulunan kuvvetler ve Şam'daki kuvvetlerin etkinlikleri sonucunda Şam yakınlarında 27 Ocak 1521 tarihinde yapılan Mastaba Muharebesi sonucunda Gazali'nin yenilmesi ve öldürülmesiyle isyan bastırıldı.Gazali'nin yerine Şam Beylerbeliği'ne Ayas Mehmed Paşa atandı. Aynı yılın sonunda ise doğu cephesinin merkezi halinde bulunan Diyarbakır’ın beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa’nın vefatı üzerine yerine Divane Hüsrev Paşa tayin edildi. Süleyman ilk seferini 18 Mayıs 1521'de, Macaristan Krallığı'nın yönetimindeki Belgrad üzerine yaptı. Çevresindeki Böğürdelen, Zemun ve Salankamen şehirlerinin alınmasının ardından 1 Ağustos günü kuşatılan şehir,29 Ağustos 1521 tarihinde teslim oldu. Avrupa'da gerçekleştirilebilecek fetih ve seferler için önemli bir merkez olan Belgrad'ın fethi hakkında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun İstanbul elçisi 'Belgrad'ın ele geçirilmesi, Macaristan Krallığı'nın çöküşüne sebep olan olayların başlangıcıydı.II.Lajos'un ölümü, Budin' in ele geçirilişi ve Erdel'in işgaliyle devam eden süreçte Macaristan İmparatorluğu yıkılmış ve diğer ülkeleri de benzer sonu yaşayacağına dair bir korku sarmıştı.' ifadelerini kullanmıştı.Ertesi yıl Süleyman, Hospitalier Şövalyeleri'nin bulunduğu Akdeniz'deki Rodos adasına karadan sefer düzenledi. Kuşatmaya katılacak olan Osmanlı Donanması ise Haziran 1522'de adanın 'Cem Bahçesi' körfezine demir attı.Süleyman'ın da arasında olduğu kara kuvvetleri, Marmaris'ten gemi yoluyla 28 Temmuz günü adaya geçti.Yaklaşık 100.000 kişi ve 400 gemiden oluşan Osmanlı ordusu, 6 aydan fazla süren kuşatma, 26 Aralık 1522'de şövalyelerin başı Philippe Villiers de L'Isle-Adam'ın teslim koşullarını kabul etmesi ve adanın hakimiyetinin Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmesiyle sona erdi. Adada Hristiyan kimliğiyle yaşayan Cem Sultan'ın oğlu Murad ve Murad'ın oğulları boğduruldu, eşi ve iki kızı İstanbul'a gönderildi.Rodos'un alınmasının ardından şövalyelerin elinde bulunan Bodrum, Tahtalı ve Aydos kaleleri ile İstanköy ve Sömbeki adaları da alındı. Şubat 1523'te İstanbul'a dönüşünün ardından Süleyman, saltanatının ilk üç yılında görev yapan Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'yı emekliye ayırdı. 27 Haziran 1523 günü ise daha önce görülmemiş bir biçimde has odabaşısı İbrahim Ağa'yı sadrazam olarak atadı. Sadrazamlığa ek olarak kendisine Rumeli Eyaleti'nin yönetimini de verdi.Sadrazamlık yetkisinin kendisine verilmesini bekleyen ikinci vezir Ahmed Paşa, vali olarak atandığı Mısır'da 1524 yılı başlarında isyan çıkararak bağımsızlığını ilan etti. Ahmed Paşa'nın öldürülmesiyle isyan bastırıldı ve Sadrazam İbrahim Paşa, Mısır'ı düzene sokmakla görevlendirildi. Mart 1525'te, Süleyman Kâğıthane'de avlandığı sırada yeniçeriler şehirde ayaklanma başlattılar. Kısa sürede bastırılan ayaklanma sonrasında Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa, kâhyası Kıran Bali ile reis-ül küttab Haydar idam edildi.Mısır'ı düzene koyan İbrahim Paşa ise 6 Eylül 1525 günü İstanbul'a döndü.Bu dönemde İstanbul'a gelen Fransa elçisi Jean Frangipani, 24 Şubat 1525'teki Pavia Muharebesi sonrası Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na esir düşen Kral I. François için, kralın annesi Louise de Savoie'un ricası üzerine Süleyman'dan yardım istedi.Yazdığı mektupla yardım sözü veren Süleyman, iki devlet arasında anlaşma sağlanıp François serbest bırakılsa da Macaristan üzerine sefer gerçekleştirme kararı aldı.Macaristan üzerine önce Sadrazam İbrahim Paşa'yı gönderdi, 23 Nisan 1526'da ise Süleyman'ın önderliğindeki ordu Macaristan'a hareket etti.İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetler, Petrovaradin ve İyluk şehirleriyle on bir kale ele geçirdikten sonra, Özek kalesini de aldı. Bosna beyleri de Sirem bölgesindeki bazı kaleleri ele geçirmişti. Macaristan Kralı II. Lajos'un liderliğindeki ordu ile Tuna kıyısındaki Mohaç düzlüğünde karşılaşan Osmanlı ordusu,29 Ağustos 1526 günü yapılan muharebeyi kazanarak Doğu Avrupa'daki Macar direncini kırdı.Lajos ise muharebeden kaçan bazı askerlerle birlikte bataklıkta boğularak hayatını kaybetti.Osmanlı ordusu yürüyüşüne devam ederek, 20 Eylül günü Budin'e girdi. Şehrin anahtarını alan ve yaklaşık on dört gün boyunca kral sarayında kalan Süleyman, dönüşte Segedin ve bazı şehirleri de alarak 21 Eylül'de Peşte'ye geçti ve Macaristan'ın başına Erdel Voyvodası János Zápolya'yı getirdi.Macaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması ve Fransa-Osmanlı ittifakıyla 5 Ekim 1526 tarihinde sona eren yedi aylık sefer sonrasında, 13 Kasım 1526 tarihinde İstanbul'da zafer alayı düzenlendi.Osmanlı ordusunun Macaristan'da olduğu 1526 Ağustos'unda, Safevîlerin desteğiyle Bozok'ta Baba Zünnun İsyanı baş gösterdi. Çevredeki bölgelere yayılmasının ardından 1527'de Diyarbekir Beylerbeyi Hüsrev Paşa ve Adana Sancak Beyi Pîrî Bey tarafından bastırıldı.1527'de Orta Anadolu'da yine Safevîlerin desteğiyle Kalender Çelebi İsyanı çıktı. Çevresindeki sancak beyleri ile eyalet beylerini mağlup etmesinin ardından isyanı bastırmak için Sadrazam İbrahim Paşa görevlendirildi. 1527'de Elbistan civarında yenilgiye uğratılan Kalender Çelebi, başı kesilerek idam edildi. Birkaç ay sonra İranlı Molla Kabız, vaazlarında İsa peygamberin bütün peygamberlerden üstün olduğu fikrini dile getirdiğinden Sünni ulemanın tepkisini çekti ve bu sebeple Kasım 1527'de dîvânda yargılandı.Ancak fikirlerinden vazgeçmeyen Molla Kabız idam edildi. Kutsal Roma İmparatoru V. Karl'ın kardeşi Avusturya Arşidükü Ferdinand, János Zápolya'nın krallığını tanımayarak kendini Macaristan kralı ilan etti. János Zápolya'nın kuvvetlerini yenilgiye uğratmasının ardından 20 Ağustos 1527 günü Budin'e girerken, Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemesi karşılığında kendisinin Macaristan Kralı olarak tanınmasını istedi. Ancak bunu reddeden Süleyman 10 Mayıs 1529'da yeni bir sefere çıktı veSadrazam İbrahim Paşa'ya da serasker unvanı verdi.3 Eylül 1529'da Budin'e varan Osmanlı kuvvetleri şehri kuşattı. 7 Eylül günü Budin teslim oldu ve yönetimi tekrar János Zápolya'ya verildi.Hemen ardından Estergon'u almayı başaran Osmanlı ordusu, 23 Eylül 1529'da Avusturya topraklarına girmesinin ardından 27 Eylül günü Viyana'yı kuşattı. Ancak hava şartlarının elverişsizliği ve mühimmat bakımından kuşatma için hazırlıksız olunması sebepleriyle 16 Ekim günü kuşatma kaldırıldı ve ordu 16 Aralık 1529'da İstanbul'a döndü.
I. Süleyman ne zaman İstanbul'a döndükten sonra ne yaptı?
[ { "answer_start": 2349, "text": "Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'yı emekliye ayırdı" } ]
13,706
İbn Fadlan (877 - 960), 10. yüzyılda yaşamış bir Arap din bilgini ve gezginidir.
İbn Fadlan kaçıncı yüzyılda yaşamıştır?
[ { "answer_start": 24, "text": "10." } ]
6,352
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
Sabahattin Ali ilköğrenimine hangi mektepte başladı?
[ { "answer_start": 325, "text": "Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı." } ]
2,813
Ana üssü Sivastopol olan Rus Karadeniz donanmasının başında Amiral Nahimov vardı. Sivastopol Sinop'a sadece 180 deniz mili uzaklıktadır. Sürpriz bir baskında filotillanın 280 deniz mili uzaktaki İstanbul'dan yardım alamayacağını hesaplayan Nahimov, 30 Kasım 1853 Cuma günü ateş gücü çok üstün gemilerle ve sis altında tam bir baskın etkisi ile Sinop limanına kuzeybatı tarafından üçgen şeklinde girdi. Rus filosu 7 saffı harp gemisi (612 top), 2 yelkenli korvet (98 top) ve 3 buharlıdan (12 top) oluşuyordu. Kale toplarının hazırlıksız, Osmanlı bahriyelilerinin eğitimsiz olması gibi faktörler de Rusların lehindeydi. Rus gemileri limanda demirli Osmanlı gemilerinin karşısına dizilerek patlayıcı mermi atan toplarla saldırıya geçtiler. 1.5 saat sonra 7 yelkenli fırkateyn, 3 yelkenli korvet ve 2 buharlı vapurdan oluşan Osmanlı filotillasının tümü imha oldu. Rus filosu daha sonra kıyıdaki bataryalara ateş açtı bataryalar karşılık verdi 37 Rus öldü 229'u yaralandı 3 gemi hasar aldı. Yanan gemilerde bulunan ve denize dökülen 4.000'in üzerinde asker hayatını kaybetti. (Başka bir kaynak ise bu sayıyı 2.700 şehit, 556 ağır yaralı ve 150 esir olarak veriyor) Patrona Osman Paşa esir düştü, yardımcısı Riyale (Tümamiral) Bozcaadalı Hüseyin Paşa ise hayatını kaybetti. Toplam 12 parça gemi ve yaklaşık 470 top kaybedildi. Süratli bir vapur olan ve baskından kaçmayı başaran Taif felaketten iki gün sonra haberi İstanbul'a ulaştırdı. Gözlemciler Sinop Baskını'nda denk olmayan kuvvetlerin karşı karşıya gelmesini büyük haksızlık olarak gördüler. Görgü tanıkları denize dökülen bahriyelilere Rusların merhamet etmediğini söylüyorlardı. Muharebe Avrupa kamuoyuna bir Rus hunharlığı şeklinde yansıdı ve İngiltere ile Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğu yanında Kırım Savaşı'na girmek için kullandıkları sebeplerden biri oldu. Baskının hemen ardından İngiliz ve Fransız donanmaları Karadeniz'e girdiler. Avusturya'nın notası sonucunda Rusya barış yapma durumunda kaldı ve Paris Antlaşması imzalandı. (30 Mart 1856) Sinop'ta baskının acı anısını yaşatan bir şehitlik, bir de şehitlerin üzerinden çıkan paralarla yaptırılan Şehitler Çeşmesi inşa edilmiştir.
Süratli bir vapur olan ve baskından kaçmayı başaran Taif felaketten iki gün sonra haberi nereye ulaştırdı ?
[ { "answer_start": 1410, "text": "İstanbul'a" } ]
4,842
Çaldıran Muharebesi ya da Çaldıran Meydan Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde olan Maku şehri yakınında yer alan Çaldıran Ovası'nda yapılan savaş 'Volker Eida'e göre Van Gölü'nün hemen kuzeyindeki bir yer değil, bugün İran'ın sınırları içerisindeki Maku'ya biraz uzak bir yer.' Muharebe Osmanlı Ordusu'nun kesin zaferiyle sonuçlandı.Savaşın nedeni, özellikle uzun süredir Osmanlı Devleti'nin ve Safevi Tarikatı'nın arasında bulunan kötü ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Osmanlı padişahı II. Bayezid, Şah İsmail'in babası Şeyh Haydar'ın ölüm '1488' haberini duyunca: 'Haydar'ın ölümünü işitmiş olmak sevincimi kat kat artırdı.' demiştir. Şeyh Haydar'ın takipçileri olan Kızılbaşlar'a ise 'Haydar'ın yolunu şaşırmış sürüsü, Allah onlara lânet etsin!' demiştir.Safevî şeyhlerinin Anadolu'da çok sayıda müritleri olduğu, bu müritlerin sıkça şeyhlerini ziyaret ettikleri, beraberinde hediyeler götürdükleri ve şeyhlerinden eğitim almak için İran'a gittikleri bilinmekteydi. Osmanlı Devleti Şah İsmail'in Kızılbaş inanışına sahip olmasını, Anadolu'da büyük bir taraftar kitlesine sahip olmasını ve üstelik komşu topraklarda yükselmesini büyük bir tehdit olarak görmüştür. Bu yüzden II. Bayezid,1501 yılında Safevi Devleti'nin kurulmasıyla Kızılbaşlar'ın İran'a gitmesini engellemeye çalışmıştır ve İran'a gittiği tespit edilen bütün Kızılbaşlar'ın idam edilmesini emretmiştir.Safevi hükümdarı Şah İsmail'in Kızılbaş inanışına sahip olması ve Anadolu'da büyük bir taraftar kitlesine sahip olması, Osmanlı Devleti tarafından bir tehlike olarak görülmüştür. Şii meşrebini sapıklık olarak görmüştür.1502 yılında II. Bayezid bu sebepten dolayı birçok Kızılbaşı Anadolu'dan Mora'ya 'Yunanistan' sürmüştür. Şah İsmail, 1501 yılında Tebriz'i aldıktan sonra, bir ordu gönderip Erzincan'ı da ele geçirmiştir. Bu bölge Osmanlıtopraklarına dahil olmadığı halde Şah İsmail'in eline geçmesi o dönemde Trabzon sancakbeyi olan Şehzade Selim'i fena kızdırmıştır. Ardından Şehzade Selim 1503 ve 1507-8 yıllarında iki defa Erzincan'ı ele geçirmeye çalışarak Safevi topraklarına saldırmıştır.Şehzade Selim'in son saldırısında, Şah İsmail'in silahları ve hazineleri de ele geçirilmiştir. Bunun üzerine Şah, Selim'e bir elçi gönderir, ama Şehzade Selim ele geçirdiklierinin iade edilmesini reddeder. Şah İsmail bu sefer II. Bayezid'e elçi gönderir. Elçinin barış ve dostluk içeren ifadelerle, Selim'in düşmanca olan tutumunu şikayet eder ve ele geçirilen silah ve hazinelerin iadesini talep eder. Osmanlı yönetimi, elçiye hürmetle davranır, ama şikayetini görmezden gelir.
Şehzade Selim hangi tarihlerde Erzincan'ı almak için sefer düzenledi?
[ { "answer_start": 2057, "text": "1503 ve 1507-8 yıllarında" } ]
5,615
Safevi Şah'ı İsmail 1507 yılında hem İstanbul'un hem de Kahire'nin göstereceği tepkiyi görmek amacıyla Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü. Asıl sebebi bu olmamakla beraber görünüşteki sebep, Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey'in Şii olan Şah'a kızını vermek istememesiydi. Şah İsmail Osmanlı topraklarından geçerek Kayseri üzerinden Dulkadir topraklarına girdi.Savaşta yenilen Alaüddevle Bozkurt Bey kaçtı ve Şah İsmail Bey'in bir oğlu ile iki torununu ele geçirerek öldürttü. Bunun üzerine Maraş'a ve Elbistan'a giren Şah İsmail Dulkadir Hanedanı'nın mezarlarını yaktırdı. Sonradan da Osmanlı Devleti'ne bir mektup yazıp topraklarını çiğnediğinden dolayı da özür diledi. Yıllardan beri Dulkadiroğulları Beyliği'nin kendilerine bağlı olduğunu iddia eden Memluklular ve Osmanlılar bu hareketi cevapsız bıraktılar.Bu da Şah İsmail'in Anadolu'daki prestijini artırdı. Memluklular tamamıyla sessiz kalsa da Osmanlıların sessiz kalmaları mümkün değildi.Zira Trabzon sancak beyi Şehzade Selim, anne tarafından Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey ile akrabaydı.Şehzade Selim ve Şehzade Korkut Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan aynı anneden dünyaya gelmişti. Bir dayısına ve iki dayı oğluna yapılan bu harekete karşı Şehzade Selim Azerbaycan'a kadar Safevi topraklarına girerek Safevi Hanedanı'na mensup bazı kişileri esir alıp Trabzon'a getirerek dayısına yapılanın intikamını aldı. Babası Bayezid bile hiçbir şey yapmamışken Şehzade Selim' in bu hareketi gözlerin ona çevrilmesine neden oldu. Bu arada II.Bayezid Şah İsmail'in herhangi bir seferine karşı Orta Anadolu'ya asker yığdı.Bu nedenle Şah İsmail Anadolu'nun içlerine girmekten çekinmiştir. Sayısı 115 bini bulan bu orduyu gözüne kestiremeyen Şah, II. Bayezid'e Şanlı büyük babam diye hitap ettiği bir mektup yazarak 1508 yıllarının ilk aylarında Diyarbakır'a çekildi.
Safevi Şah'ı İsmail 1507 yılında neden Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü?
[ { "answer_start": 33, "text": "hem İstanbul'un hem de Kahire'nin göstereceği tepkiyi görmek amacıyla" } ]
12,732
=== Din Hakkında Görüşleri === Razi'ye atfedilen din ile ilgili birçok çelişkili söylem bulunmaktadır. Biruni'nin kaleme aldığı Razi'nin Bibliografisi (Risāla fī Fihrist Kutub al-Rāzī) isimli kitaba göre Razi iki adet "kafir kitabı" yazmıştır: "Fī al-Nubuwwāt" (Kehanetler Üzerine) ve "Fī Ḥiyal al-Mutanabbīn" (Sahte Peygamberlerin Hileleri Üzerine). Bu kitapların ilki Biruni'ye göre "dinlere karşı olduğu iddia ediliyordu" ve ikincisi de "peygamberlerin gerekliliğine saldırdığı iddia ediliyordu." Risale isimli eserinde Biruni, Razi'nin dini görüşlerini eleştirir ve fikirlerine ihtiyatla yaklaştığını söyler ve hatta Razi'nin Mani dininden esinlendiğini iddia eder. Bununla birlikte Biruni Razi'nin, aralarında Fi Wujub Da‘wat al-Nabi ‘Ala Man Nakara bi al-Nubuwwat (Kehanetleri İnkâr Edenlere Karşı Peygamberin Öğretilerini Yayma Zorunluluğu) ve Fi anna li al-Insan Khaliqan Mutqinan Hakiman (Bu Adamın Zeki ve Kusursuz Bir Yaradanı Var) da olan din hakkındaki başka kitaplarını da çalışmaları altında "dini bilimler" başlığında listelemiştir. Razi'nin din ile ilgili günümüze kadar ulaşmış herhangi bir çalışması bulunmamaktadır.
Razi'nin kaleme aldığı "kafir kitabı" olarak adlandırılan iki kitabının adları nelerdir?
[ { "answer_start": 248, "text": "Fī al-Nubuwwāt\" (Kehanetler Üzerine) ve \"Fī Ḥiyal al-Mutanabbīn\" (Sahte Peygamberlerin Hileleri Üzerine)" } ]
246
IV. Mehmed ve Turhan Sultan'dan tam yetki alan Köprülü Mehmet Paşa, İstanbul ve Anadolu'da güvenliği sağladı. Köprülü Mehmet Paşa, Venediklileri yenilgiye uğratarak Bozcaada ve Limni'yi geri aldı. Köprülü Mehmet Paşa'nın ölümünden sonra sadrazamlığa Fazıl Ahmet Paşa geldi. Fazıl Ahmet Paşa, Avusturya'dan Uyvar Kalesini alıp Vasvar Antlaşması'nı imzaladı. Fazıl Ahmet Paşa, Venediklilerden Girit'teki Kandiye kalesini aldı ve 24 yıl süren Girit savaşına son verdi. IV. Mehmed, sadrazam ile birlikte Lehistan seferine çıktı ve 1672 yılında Bucaş Antlaşması'nı imzaladıktan sonra Edirne'ye döndü. Lehistan'ın antlaşma şartlarına uymaması yüzünden ertesi yıl yeniden sefere çıkıldı ve savaş 1676 yılında son buldu. 1676 yılında Fazıl Ahmet Paşa ölünce IV. Mehmed, sadrazamlığa Köprülü ailesinin yetiştirdiği Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı getirdi. IV. Mehmed, sadrazamla birlikte Rusya'nın ele geçirdiği Çehrin kalesini geri almak için sefere çıktı. Kalenin alınmasının ardından 1678'de Osmanlı ordusu Edirne'ye döndü. 1681 yılında Ruslarla 20 yıl süreli bir barış antlaşması yapıldı. Yine bu dönemde Eylül 1675'te İngiltere ile imzalanan bir antlaşmayla, I. Elizabeth döneminden beri bu ülkeye tanınmış olan imtiyazlar sistemli bir şekilde özetlendi ve söz konusu imtiyazlar ve kapitülasyonların yürürlükte olduğu belirtildi.
Kim, Venediklilerden Girit'teki Kandiye kalesini aldı?
[ { "answer_start": 357, "text": "Fazıl Ahmet Paşa" } ]
6,218
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
Abdurrahman Şeref Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde hangi görevde bulunmuştur?
[ { "answer_start": 680, "text": "İstanbul mebusu" } ]
3,462
1878 yılına girildiğinde Ruslar Plevne Savunması'nı kırmış, İstanbul'a doğru ilerlemeye başlamışlardı. Rusların İstanbul'a varana kadar önünü kesecek hiçbir ciddi Osmanlı savunma birlikleri bulunmuyordu. İstanbul'un işgal edilmesinden korkan Osmanlı Devleti, 31 Ocak 1878 tarihinde Rusya'ya ateşkes teklifinde bulundu. Bu arada Osmanlı'nın bu zayıf durumundan istifade eden Rus desteğiyle Yunanistan savunmasız durumdaki Teselya bölgesini işgal etti. Durum Osmanlı için faciaydı; bütün Bulgaristan, Kuzey Yunanistan, Makedonya, Sırbistan bölgeleri ile Edirne Rusya ve müttefiklerinin elindeydi. Ateşkes teklifi, Rusya tarafından kabul edildi. Fakat Rus kuvvetleri İstanbul'a doğru ilerlemeye devam ettiler. Tekirdağ, Çorlu Rus birliklerince işgal edildi. Nihayetinde Rus ordusu İstanbul'a da girdi. Balkanlarda Ruslara direnecek düzenli bir ordusu kalmayan Osmanlı İmparatorluğu yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Kuleli Askeri Lisesi tahliye edildi, İstanbul'da olağanüstü önlemler alınıyordu. Doğu cephesindeki başarıları sonrası buradan acilen İstanbul'daki Osmanlı Ordusunun komutanlığa getirilen Ahmet Muhtar Paşa, Yeşilköy'de Ruslara karşı elinde kalan son kuvvetleri bir araya getirip, son bir savunma hattı daha kurmaya uğraşıyordu. Avrupa ülkeleri ise Rusların bu başarısından hoşnut değildi. Birleşik Krallık, Rusların ilerlemesini durdurmak için İstanbul boğazına filosunu gönderdi. Rusya'ya verdiği bir nota ile Paris Antlaşması hükümlerince Rusların İstanbul'u işgal etmeleri halinde müdahale etme hakları bulunduğunu bildirdi.
Kim Rusların ilerlemesini durdurmak için İstanbul boğazına filosunu gönderdi ?
[ { "answer_start": 1306, "text": "Birleşik Krallık" } ]
12,894
=== ARIba I === 2004 senesinde Tübitak'ın yapmış olduğu çağrı üzerine kurulan İTÜ Güneş Arabası Ekibi'nin ilk aracıdır. 2004 senesinde başlanan tasarım çalışmaları 2005 senesinde tamamlanmış ve ARIBA I üretilmiştir. İlk defa güneş enerjisi ile çalışan bir elektrikli araba yapan ekibimiz, ilk yarışına da ARIBA I ile 2005 senesinde İstanbul Park'ta katılmıştır. 2006 senesine gelindiğinde ise tekrar Tübitak Formula-G 2006 'a katılan ARIBA I, diğer güneş arabalarına göre çok üstün bir performans sergileyerek 1. olmuş ve İTÜ'yü en iyi şekilde temsil etmiştir. ARIBA I şu anda İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektrik Makinaları Laboratuvarı'nda sergilenmektedir. === ARIba II === İTÜ Güneş Arabası Ekibi, 2005 senesinde edindiği tecrübe ile daha iyi bir araba yaparak Tübitak Formula-G yarışlarında 1.lik kürsüsünün yanında 2. liği de elde edebilmek için ARIBA II’yi tasarladı ve üretti. Her iki aracıyla da başarılı bir yarış geçiren ekibimiz bitiş çizgisine 1. ve 2. olarak girmeyi başardı. ARIBA I tur sayısı 30 en iyi tur zamanı 2:42.872 . ARIBA II tur sayısı 28 en iyi tur zamanı 2:53.037 . ARIBA II şu anda Motorlar ve Taşıtlar Laboratuvarı girişinde sergilenmektedir. === ARIba III === 2007 yılında üretilen İTÜRA (ARIBA III) ile ekibimiz, Ankara‘da yapılan Formula G 2007 yarışında ilk sırayı aldı. Aynı yarışta ARIBA II ile de ikinci olan ekibimiz ilk sıralardaki yerini yine kimseye kaptırmamış oldu. Sene 2008 te ise İzmir’de yapılan Formula G 2008 yarışında da tarih tekerrür etti ve araçlarımız ilk iki sırayı kimseye bırakmadı. İTÜRA (ARIBA III) tur sayısı 30 en iyi tur zamanı1:53.881. ARIBA II ,tur sayısı 30, en iyi tur zamanı 1:55.578 === ARIba IV === Türkiye yarışlarında 3 sene boyunca 1. ve 2. sırasını kimseye bırakmayan ekibimiz hedeflerini büyülterek rotasını uluslararası platforma çevirmiştir. Çalışmalarını tamamen World Solar Challenge’a yönelik sürdüren ekibimiz 1 senelik bir tasarım aşamasından sonra Arıba IV’ü üretmiştir.Arıba IV ile katıldığı ilk uluslararası yarışta "The Best NewCommer Award" almayı başaran ekibimiz yapmış olduğu mühendislik çalışmalarını dünya çapında da da teyit etmiştir. === ARIba V === 2010 yılında tasarımına başlanan ARIBA V yoğun bir tasarım ve üretim sürecinin ardından 2011 Eylül ayında tamamlanmıştır. World Solar Challange 2011 için tasarlanan ARIBA V ekibimizin yaşamış olduğu bazı finansal problemlerden ötürü iddialı olduğu WSC 2011 e katılamamıştır. Üretmiş olduğu araca güvenen ve bunu test etmek isteyen ekibimiz 3 senelik bir aranın ardından Türkiye'de düzenlenen Tübitak Formula-G yarışına katılma kararı almıştır. Formula-G 2012 Yarışları'nda 2 ödül birden alan ARIBA V kendisini ulusal yarışlarda ispatlamıştır . Yarı finalden birincilikle çıkan ekibimiz, final yarışında ise bazı aksaklıklardan ötürü 3. lüğü elde etmiştir.Ayrıca, ARIBA V Tübitak tarafından Formula-G yarışlarında araçların mühendislik ve teknik kapasitelerini ölçen ödül olan 'En İyi Mühendislik Tasarımı' ödülünü de layık görülmüştür. === ARIba VI === 2013 yarışı için hazırlanmakta olan araçtır. Yapım aşamasındadır.
İTÜ Güneş Arabası Ekibi'nin ilk aracı hangisidir?
[ { "answer_start": 6, "text": "ARIba I" } ]
466
Feyzullah Efendi Vakası, 1703 yılında İstanbul'da başlayan, II. Mustafa ile hocası ve yakın danışmanı Şeyhülislam Feyzullah Efendi aleyhine gelişen büyük bir ayaklanmadır. Sultan II. Mustafa'nın Erzurum'dan getirterek şeyhülislamlığa yükselttiği hocası Feyzullah Efendi, ayaklanmanın sebebi olduğu için olay, Feyzullah Efendi'nin ismiyle de anılmaya başladı. Seyyid Feyzullah Efendi ikinci defa getirildiği şeyhülislâmlık görevinde devlet işlerine müdahale etmesi, ayaklanmanın ortaya çıkmasının ana sebebidir. Feyzullah Efendi'nin devlet işlerine karışarak terfi, tayin ve azil işlerinde aldırtdığı kararlar nedeniyle saray çevresi, asker ve ulemada rahatsızlık oluşturmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra II. Mustafa'nın Edirne'de devlet işleriyle ilgilenmeyip avcılık ile uğraşarak devlet idaresinden uzak kalması, uzun süredir yaşanan ekonomik kriz ile devletin başkentinin Edirne'ye taşınacağı iddiaları da İstanbul halkının isyana katılma nedenlerini oluşturmuştur. 17 Temmuz 1703 tarihinde Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin etkinliğinden rahatsız olan bazı devlet erkanının yönlendirmesiyle gecikmiş ulufeleri bahane eden cebeciler, ayaklanma başlattı. Kısa süre sonra Feyzullah Efendi Vakası; yeniçerilerin, medrese talebelerinin ve İstanbul halkının katılımıyla büyük bir isyana dönüştü. İstanbul'da denetimi ele geçiren isyancılar, sadrazamlığa Kavanoz Ahmed Paşa'yı, şeyhülislamlığa da İmam Mehmed Efendi'yi getirdiler. Bir süre sonra isyancılar isteklerini bildirmek üzere Edirne'ye bir heyet gönderdiler. Ancak isyancıların isteklerinin bildirildiği heyet, Feyzullah Efendi'nin emriyle Havsa civarında tutuklandı. II. Mustafa, isyancıları yumuşatmak amacıyla 27 Temmuz 1703 tarihinde Feyzullah Efendi'yi şeyhülislamlık görevinden aldı. Ancak isyancılar, asker ve halktan oluşan yaklaşık 60.000 kişilik bir kuvvetle ağustos ayı başlarında Edirne'ye harekete geçti. Bu ihtilal ordusu Silivri'ye geldiklerinde II. Mustafa'nın tahttan indirilip öz kardeşi Ahmed'in tahta geçirilmesi için bir karar ve fetva aldılar. İhtilal kuvvetleri engellenemedi ve 20 Ağustos'ta ihtilal kuvveti Edirne'ye ulaştı. 22 Ağustos'ta II. Mustafa tahttan çekilerek yerini öz kardeşi III. Ahmet'e bıraktı. Yeni padişahın onayı alan asiler 3 Eylül'de ağır işkence yaptıkları Feyzullah Efendi'yi öldürdüler. 4 Eylül 1703'de Sultan III. Ahmet İstanbul'a hareket etti. Böylece Edirne'nin fiilen Osmanlı devletine başkentlik etmesinin ikinci dönemi kapanmış oldu. 14 Eylül'de İstanbul'a ulaşan III. Ahmet giderek daha şiddetli ve sert tedbirler alarak devlet idaresini isyancıların elinden kurtarmaya başladı. Ancak 1704'ün ilk aylarında Padişah III. Ahmet egemen olabildi.
Hangi tarihte Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin etkinliğinden rahatsız olan bazı devlet erkanının yönlendirmesiyle gecikmiş ulufeleri bahane eden cebeciler, ayaklanma başlattı?
[ { "answer_start": 969, "text": "17 Temmuz 1703 tarihinde" } ]
11,207
1 Şubat 1183'de hacca gitmek üzere Granada'dan yola çıktı Ceuta ve İskenderiye üzerinden Kahire ve oradan yukarı Nil'deki Kus'a kadar dolaştı, yolculuğunu çöl üzerinden Ayzab, Kızıl Deniz, Cidde oradan Mekke'ye geçti. Mekke'de sekiz ay kaldı. Daha sonra Medine'ye geçti burada da bir süre kaldıktan sonra bir kervana katılarak çöl üzerinden Bağdat, Musul ve Kuzey Suriye'yi dolaşıp, Halep üzerinden Şam'a geçti. Orada iki ay kaldıktan sonra Kudüs Krallığı'na gitmek için yola çıktı, Sur (Tyre)dan Ceneviz gemisi ile Akka'ya gitti. 1184 yılında zor şartlarla Messina'ya ulaştı. Hava şartlar yüzünden bir süre Mesina'da kaldı ve 25 Nisan 1185'de Granada'ya döndü. İbni Cübeyr'in yolculuğu sırasında ona arkadaşı doktor Ebü Cafer Ahmet el-Kuday eşlik etti.
İbn-i Cübeyr hac ibadeti için gittiği Mekke'de ne kadar süre boyunca kalmıştır?
[ { "answer_start": 227, "text": "sekiz ay" } ]
4,009
İtalya, amacına ulaşmak için ilk etapta büyük Avrupa devletleri ile kendisine burada hareket serbestliği tanıyan gizli antlaşmalar yaptı. Britanya ve Fransa arasında, Kuzey Afrika'daki sömürgelerin paylaşımı yüzünden çıkan Faşoda Buhranı sonunda Kuzey Afrika'nın paylaşımı yapıldı ve böylece Trablusgarp da kâğıt üzerinde İtalya'ya bırakıldı. İtalya 1887'de Birleşik Krallık ve Avusturya, 1891'de Almanya, 1900 ve 1902'de Fransa, 1902'de Avusturya, 1909'da Rusya ile gizli antlaşmalar yaptı ve Trablusgarp üzerindeki emellerini bu devletlere kabul ettirdi. İtalya Trablusgarp'taki hareketlerinin bu antlaşmalarla engellenmeyeceği garantisini sağladıktan sonra buradaki faaliyetlerine hız verdi ve en uygun anı beklemeye başladı. 1902 yılından itibaren İtalya, Trablusgarp üzerinde bir 'Barışçıl İşgal' politikası uygulamaya başladı. Buna göre Roma Bankası'nın maddi desteğiyle ekonomik ve ticari alanlarda bir takım girişimler başladı. Böylelikle kurulan fabrikaların ve diğer iş yerlerinin, gerekirse, silahlı, İtalya'nın Trablusgarp'taki bütün ekonomik imtiyazlarını sonlandırarak sonunda tehlikenin önünü kesmeyi başardı. Ortaya çıkan büyük mali çöküntü sonunda, hissedara alacaklarının ödenebilmesi için, Roma Bankası, İngiliz ve Alman finansörlerle görüşmeye başladı. Bunun yanında, Almanya, İttifak Devletleri ile beraber olduğu İtalya'nın Trablusgarp'a sahip olmasını istemiyordu. Çünkü Almanya Kuzey Afrika'daki bu bölgeyi ileride kullanabileceği bir istasyon olarak görüyordu.
Britanya ve Fransa arasında, Kuzey Afrika'daki sömürgelerin paylaşımı yüzünden çıkan ne buhranı sonunda Kuzey Afrika'nın paylaşımı yapıldı ?
[ { "answer_start": 223, "text": "Faşoda Buhranı" } ]
3,792
Bâb-ı Âli Baskını, Osmanlı İmparatorluğu'nda 23 Ocak 1913 günü Enver Bey ve Talat Bey'in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli'nin basılmasıyla yapılan askerî darbe. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürülmüş, Sadrazam Kâmil Paşa'ya zorla istifası imzalattırılmıştır. Darbe sonrasında iktidar İttihat ve Terakki'nin eline geçmiştir. 1911 yılının son aylarında İttihat ve Terakki muhalifi Hürriyet ve İtilaf Fırkası kurulmuş, İstanbul'da yapılan ara seçimleri ise kazanmıştır. İttihat ve Terakki bunun üzerine bir sonraki seçimleri hileyle daha erken bir tarihe aldırmış ve yine hileli bir şekilde seçimleri kazanmıştır. Bunun üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Halâskâr Zâbitân dağa çıkmış ve eylemleriyle Mehmed Said Paşa Hükûmeti'nin düşmesine sebep olmuştur. Ardından Ahmed Muhtar Paşa'nın sadrazamlığında yeni bir hükûmet kurulmuş fakat dört ay sonra Halâskâr Zâbitân'ın baskıları sonucu Ahmed Muhtar Paşa istifa etmiş ve bu hükûmet de dağılmıştır.
Bâb-ı Âli Baskını, Osmanlı İmparatorluğu'nda ne zaman Enver Bey ve Talat Bey'in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli'nin basılmasıyla yapılan askerî darbedir ?
[ { "answer_start": 45, "text": "23 Ocak 1913 günü" } ]
4,149
İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, Birleşik Krallık başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris’te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı. ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs'ta Birleşik Krallık, ABD ve Fransa, Yunanistan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar. İzmir'in işgali kansız başladı. Hatta İzmir'in işgalini 1 gün önceden bildiğinden İzmir'deki Osmanlı ordusuna karşılık vermemesini emretmiştir. Böylece İzmir'deki Osmanlı ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlara teslim oldu. İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk subayı Evzon askerinin Zito Venizelos(Yaşasın Venizelos) diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk subayı 22 kez süngülendi ve öldürüldü. Yunanlar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu. İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar yüzünden kullanılamayan mücadele yeteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım asker istifa ederek Millî Mücadele'ye katıldı. Aynı zamanda İzmir'de kalan Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti. Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki millî mücadeleye destek vermek amaçlı olarak göç ettiler. 'Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor, üzerilerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk subayları 'Zito Venizelos' diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek öldürüldü. Şehrin diğer yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türklere ait evler ve iş yerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar 'uygar ulusların temsilcilerinin' gözleri önünde, 'uygar devletlerin' izniyle yapılıyordu. Lord Curzon'un 18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde 'Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini' uygun görmediğini açıkladığı Yunanlar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü.' İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Sevr Antlaşması ile İtalyan bölgesi olarak kabul edilen Manisa, Uşak, Denizli, Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir. Bu sebeple Yunanistan ile arasında ihtilaf çıkan İtalya ise bu işgalden sonra Kurtuluş Savaşı müddetince Ankara hükûmetini desteklemiş ve askeri yardım da yapmıştır.
Nereleri işgal edilmiştir ?
[ { "answer_start": 2920, "text": "İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da" } ]
11,370
1954 yılında İstanbul'da doğan Budak, İstanbul Erkek Lisesi'ndeki ortaöğreniminin ardından, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Bölümü'nde 1980 lisans, 1983 yüksek lisans ve 2003'te de doktora'sını tamamladı.
cüneyt budak yüksek lisans eğitimini ne zaman tamamlamıştır
[ { "answer_start": 161, "text": "1983 " } ]
2,924
Gözleve Muharebesi (Rusça: Штурм Евпатории), Kırım Savaşı’nın muharebelerinden biri. Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa komutasında Osmanlı Ordusu Kırım'ın Gözleve (bugünkü Evpatoriya)'deki istihkam noktasına saldıran Rus İmparatorluğu güçlerini ağır kayıplarla geri püskürttü. Önemli Tatar yerleşimlerinden Gözleve liman kenti, Kırım’ın güney batısındaki Kalamiş (Kalamitski) Körfezi kuzeyindedir. Gözleve’de Mimar Sinan’ın 1552’de yaptığı bir cami vardır. 1783’te Rusya İmparatorluğu'nun egemenliğine giren Gözleve’nin adı Eupatoria oldu. Liman, Kırım’a 14 Eylül 1854’te başlayan Müttefik çıkarmasındaki ilk kıyıbaşı oldu. İzleyen 50 günde Müttefikler Alma, Balıklava ve İnkirman’da Rus direnişini kırıp, Sivastopol’u kuşattılar. Bu süreçte Osmanlı askeri önemli bir rol almadı. Deniz üstülüğünü yitiren Rus Karadeniz Filosu, Sivastopol limanı ağzında karaya oturtulmuştu. Müttefikler denizden rahatça ikmal yapıyorlardı. Dar yarımada kıstağı yakınındaki Gözleve ise, Rusların tek ikmal ve geri çekilme yolu üzerinde ciddi bir tehditti.
Kim deniz üstülüğünü yitirdi ?
[ { "answer_start": 796, "text": "Rus Karadeniz Filosu" } ]
8,897
Málaga isimli Endülüs şehrinde 12. yüzyılın sonlarında doğan İbn Baytar, Málaga'lı botanikçi Ebu Abbas el-Nebati'den botanik dersleri almış ve hocasıyla birlikte İspanya ve İspanya yakınlarından bitki örnekleri toplamaya başlamıştır. El-Nebati o dönemlerde bilimsel bir yöntemin temellerini atmıştı; testlerde ampirik ve deneysel teknikler kullanıyor, birçok tıbbî malzemeyi (materia medicayı) saptıyor ve tanımlıyor, gerçek deneyler ve gözlemler sonucu ulaşılan bilgilerle doğrulanmamış bilgileri ayrı ayrı kategorize ediyordu. Nitekim benzeri bir yöntem de İbn Baytar tarafından daha sonra kullanılmıştır.
Abdullah bin Ahmed el-Baytar botanik derslerini kimden almıştır?
[ { "answer_start": 93, "text": "Ebu Abbas el-Nebati" } ]
5,977
Constantinus’un yaptığı etkiye gelince, Schipperges şu görüştedir: Avrupa tıbbına bir stratejik etkide bulunamamıştır. Constantinus’un külliyatı Solerno için çok önemli olsa da, Avrupa’daki diğer okullara sadece hazırlayıcı etkide bulunmuştur. Bu yargılamasında Schipperges, tıp kitapları resepsiyonunun ilk dalgasını, İber Yarımadası üzerinden gerçekleşen ikinci dalga ile karşılaştırdığı açısından haklı olabilir, şu kadar var ki, hazırlayıcı etkinin önemi küçümsenemez. Üstelik yalnızca bir tanesi müstesna olmak üzere, onun yaklaşık yirmi eserin çevirisi daha iyi çevirilerle yerlerini kaybetmiş değil, bilakis onlar yüzlerce yıl Constantinus’un kendi eserleriymiş gibi elden ele dolaşmıştır. Constantinus’un Latince’ye aktardığı eserlerle ilişkisi sözkonusu olduğunda Schipperges onu aşırmacı olarak nitelemekten kaçınmaktadır. Ona göre, Constantinus’un çalışmaları alışıldık terim “resepsiyon” ile nitelendirilemez, onun yaptığı daha çok başlangıçtan beri, belirli bir organik amaç için yabancı bilgi malzemesinin bilinçli bir koadunasyonu (bir öğretinin geniş bir kitle için yorumlanması/ şerhi) ve adaptasyon formunda işlenmesi olarak nitelendirilebilir. Bu faaliyet için asimilasyon/ özümseme daha doğru bir ifadedir68. Ama ben şahsen, Schipperges’in Constantinus’un Latince’ye aktardığı eserlerle olan ilişkisinin tarzına ve şekline yönelik yaptığı bu nitelemelerde isabetli davrandığına inanmıyorum. Bence Constantinus’un çevirilerinde söz konusu olan husus, kendine has bir resepsiyon tarzıdır. Constantinus’un, çevirdiği eserlerin gerçek yazarlarının isimlerini saklamaya asla hakkı yoktu. Bu durum karşısında onun neden böyle davrandığı sorusunu cevaplandırmak gerekir. 1930 yılında buna ilişkin olarak Hermann Lehmann şöyle demektedir: Constantinus’un bu davranışıyla Salerno’daki yüksek okulun gözündeki üstünlüğünü yüceltmek istemiş olacağından başka bir şey düşünemiyorum. Ben daha farklı bir açıklamaya varıyorum. Buna göre, Constantinus’un kendisine esas aldığı eserlerle olan bu aşırmacı ilişkisi birden çok faktörle izah edilebilir:
Schippinges’e göre Constantinus’un çalışmaları hangi terim ile nitelendirilemez?
[ { "answer_start": 871, "text": "alışıldık terim “resepsiyon” ile" } ]
3,560
Berlin Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu, Rus İmparatorluğu, Büyük Britanya, Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya Krallığı ve Fransa arasında 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin'de imzalanan barış antlaşmasıdır. 93 Harbi'nin ardından Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşmanın şartları Osmanlı açısından son derece ağır olmaktaydı ve Rusya'yı da Balkanlar'da tek güç haline getiriyordu. Nitekim bu durum Avrupa'nın diğer büyük devletlerini rahatsız etmekteydi. Aynı dönemde Sultan II. Abdülhamid, İngiltere'yi Rusya'ya karşı kışkırtmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu savaşta yenilmiş ve anlaşmak zorunda kalmıştı. Ancak yapılan antlaşma devletin çöküşünü getirebilecek ağırlıktaydı. II. Abdülhamid de çareyi Avrupa devletlerini Rusya'ya karşı kullanarak durumu hafifletmekte aramaktaydı. Kışkırtmanın sonucu olarak, İngiltere Rusya'nın Orta Doğu'daki İngiliz menfaatlerini tehdit edeceğine, sıcak denizlere inip kendisiyle rekabete başlayacağına inanmıştı. Diğer Avrupa devletleri ile Rusya üzerinde kurduğu yoğun baskı sonucunda yeni bir savaşı göze alamayan Rusya, antlaşmanın yeniden gözden geçirilmesine razı oldu.
Aynı dönemde kim, İngiltere'yi Rusya'ya karşı kışkırtmaktaydı ?
[ { "answer_start": 556, "text": "Sultan II. Abdülhamid" } ]
7,791
Nispeten basit düzenek, alttaki kapta [yukarıdaki kaptaki] bulunan suyun içeri akması ile yukarı doğru hareket eden ve çarkı hareket ettiren bir şamandıra aracılığıyla işler. Çarkın kenarında herhangi bir kertiğe (=saat ayarı) sokulu bir madeni levhacık, istenilen zamana, dönme esnasında bir kurşun ağırlığı aşağı düşürür. Bu, bir makaraya bağlı olan, dönme hareketine geçirilen ve yaklaşık 5 saniye boyunca çanlara çarpan bir çan tokmağının sürgüsünün açılmasını sağlar. Su, zaman süresince azalan basınç dengeleyicisi nedeniyle farklı hızda aktığı için, simetrik bir zaman belirleme mümkün değildir. Model aynı zamanda, yapılışını tarif etmiş olan Eduard Farre (Barselona) tarafından imal edilmiştir.
Alarmlı su saati'ni imal eden başka kim bulunmaktadır?
[ { "answer_start": 651, "text": "Eduard Farre (Barselona)" } ]
830
I. Ahmed öldüğünde, Mahfiruz Hatice Sultan'dan doğma olan en büyük oğlu Genç Osman 13 yaşında olduğu için Genç Osman tahta çıkmadı, hanedanın en kıdemli erkek üyesi olması bakımından I. Mustafa'nın tahta çıkarılmasına karar verildi. Sultan I. Mustafa, ağabeyi Sultan I. Ahmed'in vefatı üzerine 22 Kasım 1617'de hanedanın en yaşlı mensubu olarak tahta geçti. I. Mustafa devlet meseleleri ile ilgilenmediğini ifade etti, saltanatı kabul etmediyse de bu durum, devlet erkânı tarafından göz önüne alınmadı. Ancak gerçekten I. Mustafa devlet işleri ile ilgilenmeyip, devlet işlerini ehline teslim etmek istedi. Nitekim I. Mustafa, tahta çıktıktan 96 gün sonra 26 Şubat 1618 günü tahttan indirildi, yerine II. Osman geçti. Yeniçeriler II. Osman'ı tahttan 19 Mayıs 1622 tarihinde indirdiler.
I. Mustafa ne olarak tahta geçti?
[ { "answer_start": 311, "text": "hanedanın en yaşlı mensubu olarak" } ]
6,693
Cengiz AYTMATOV kırgız romancısıdır.1928 yılında Kırgızistan’ın Şeker köyünde bir memur çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk öğrenimine köy okulunda başladı. II. Dünya Savaşı sırasında köyünde erkek nüfusun azalmasından dolayı köyün Sovyetine katip oldu. Daha sonra 1946 yılında Cumbul’da baytar okuluna başladı. 1953 yılında Kırgızistan Tarım Enstitüsü’nden mezun oldu .Deneme çiftliklerinde çalışan yazarın eserleri 1952 yılından itibaren yayımlanmaya başladı. Bir müddet Moskova’da Gorki Enstitüsü’nde staj gördü. 1957 yılında Sovyet yazarları birliğine üye kabul edildi. Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitiren Aytmatov, 1963’te Lenin ödülünü aldı. Aytmatov eserlerinde Kırgızların köy hayatını anlatır. Kırgız destanları, özellikle Manas destanı onun ilham kaynaklarından en önde gelenidir. Rus ve Kırgız dillerinde kaleme alınmış olan eserlerinin ortak konuları savaş ve aşktır. Yazar bu konuların üzerinde duruşunu, insan duygularının en yoğun olarak bu iki durum sırasında ortaya çıkmış olması ile izah eder. Fransız şairi Aragon Cemile isimli eseri için: Dünyanın en güzel aşk hikayesi, demiştir. Türk diline ve Orta Asya Türk boylarına özel ilgi duyan yazar, 1975 yılının Ağustos ayında yurdumuzu ziyaret etmiştir.
Bir müddet nerede staj gördü
[ { "answer_start": 471, "text": "Moskova’da Gorki Enstitüsü’nde" } ]
11,753
: İlk etapta 38.000 adet üretilecek olan MPT-76'lar sonraki günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne dağıtılarak 500.000 HK G3 tüfeğinin yerini alacaktır.Testlerden üstün başarıyla geçen MPT 76'lar G-3'lerden birçok yönden çok daha iyi durumda. : Adex 2014 silah sergisinde Azerbaycan'lı yetkililer tarafından çok beğenildi, test etmek ve ilerleyen zamanlarda Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri için satın alınabileceği belirtildi.
MPT 76'lar neyin yerine kullanılmıştır ?
[ { "answer_start": 192, "text": " G-3" } ]
2,715
Osmanlı Devleti'nden; Vatandaşlarına eşit haklar tanıması ve tatbik etmesi; Hristiyanlara olumsuz muamelede bulunulmaması; Karma mahkemeler kurulması; Hristiyan tebaadan vergi alınmaması talep edildi. Çar, ültimatomu ve istekleri kabul etmedi ve Rus ordusuna Tuna nehrini geçerek ilerleme emrini verdi. Birleşik Krallık ve Fransa, 12 Mart 1854'te Rusya'ya savaş ilan ettiler. Birleşik Krallık ve Fransa, Osmanlı Devleti lehine savaşa girerken Avrupa kamuoyunu tatmin edecek ve özel menfaatler sağlayacak tedbirleri almayı da ihmal etmediler. Bu maksatla 12 Mart 1854'te İstanbul'da; 10 Mayıs 1854'te Londra'da ve 14 Haziran 1854'te Avusturya ile antlaşmalar imzaladılar. Avusturya ile yapılan antlaşma Tuna eyaletlerinin Rus ordusundan boşaltılmasını öngörüyordu ve Avusturya, gerekirse asker göndermeyi taahhüt etmekteydi. Bu nedenle 15 Mart 1855'te Sardinya Krallığı da ittifaka katıldığını açıkladı.
Kimler 12 Mart 1854'te Rusya'ya savaş ilan ettiler ?
[ { "answer_start": 303, "text": "Birleşik Krallık ve Fransa" } ]
954
II. Ahmed, 25 Şubat 1643 tarihinde İstanbul'da doğmuştur, 51 yaşında 6 Şubat 1695 tarihinde Edirne'de ölmüştür. II. Ahmed, 21. Osmanlı padişahı ve 100. İslam halifesidir. II. Ahmed'in eşleri, Rabia Sultan ve Şayeste Sultan'dır. II. Ahmed'in çocukları; Şehzade Selim, Şehzade İbrahim, Atike Sultan, Hatice Sultan ve Asiye Sultan'dır. II. Ahmed'in babası Sultan İbrahim, annesi ise Hatice Muzazzez Sultan'dır. II. Ahmed'in saltanatı 22 Haziran 1691 tarihinde başlamış ve 6 Şubat 1695 tarihinde sona ermiştir. II. Ahmed'in saltanatı 4 yıl sürmüştür.
Kim Edirne'de ölmüştür?
[ { "answer_start": 0, "text": "II. Ahmed" } ]
7,253
2003 yılında TÜBİTAK-MAM Teşvik Ödülü, 2007 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen “Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı” ödülü, 2008 yılında da TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü verildi.
Ahmet Arif Ergin Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen “Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı” ödülünü hangi yılda almıştır?
[ { "answer_start": 39, "text": "2007 " } ]
7,758
Mısırlı bir cami astronomu (muvakkit) olan Zeyneddin Abdurrahman b. Muhammed İbn el-Muhallebi el-Mikati'nin Umdet ez-Zakir li-Vad Hutut Fadl ed-Dair isimli kitabında 829/1426 yılında tarif ettiği ve resmettiği güneş saati Dublin'deki Chester Beatty Kütüphanesi'nde bulunan bir yazmada günümüze ulaşmıştır. Saat Kahire'nin enlemi (30°) için hesaplanmıştır. Alışılmadık iki parçalı yapımı, bu enlemi Kahire'deki İbn Tulun Camii'nin 696/1296 tarihli güneş saatiyle paylaşmaktadır. Bu sonuncunun kalıntıları 1800 civarında Napolyon tarafından hazırlatılan Description de l'Egypte'te resmedilmiştir.
İbn Tulun Camii güneş saatinin kalıntılarının resmedildiği Description de l'Egypte isimli eser kaç yılında kim tarafından hazırlatılmıştır?
[ { "answer_start": 504, "text": "1800 civarında Napolyon tarafından" } ]
5,337
Cem Sultan ağabeyi II. Bayezid'in padişahlığını kabul etmedi. Böylece Osmanlı devleti II. Bayezid ile Cem Sultan arasında uzun süren ve en sonunda Avrupa'nın da içine karıştığı bir taht kavgasına sahne oldu. II.Bayezid İstanbul'da tahta çıkmış olmasına rağmen Cem Sultan 4 bin askeriyle İnegöl önlerinde Bayezid' in henüz hazır olmayan Ayas Paşa idaresindeki ordusu ile savaştı. Bu savaşı kazanan Cem Sultan Bursa'da kendi adına hutbe okutmak ve para bastırmak suretiyle hükümdarlığını ilan etti. Bursa'da 18 gün saltanat süren Cem Sultan civardaki şehir ve kasabalara da hâkimiyetini kabul ettirdi ve II.Bayezid'e İmparatorluğu eşit olarak paylaşma teklifinde bulundu. Buna göre İmparatorluğun Anadolu toprakları Cem Sultan'a verilecekti.Ancak devletin ikiye bölünmesi anlamına gelen bu teklif, sadece Bayezid tarafından değil tüm devlet ileri gelenleri tarafından dehşetle karşılandı.Osmanlı Devleti'nin bölünmesini kendi çıkarlarına uygun gören Avrupalılar ve Memluklular bu konuda Cem Sultan'ı desteklediler. 1481 Haziranında II.Bayezid'in ordusuyla Yenişehir ovasında yaptığı savaşta yenilen Cem Sultan önce Konya'ya çekildi.Cem Sultan Konya'da yeterince destek bulamadı ve Tarsus'a geçti.Daha sonra da Memluk sultanından aldığı davet üzerine Kahire'ye gitti. Kahire'de büyük ilgi gören Cem Sultan orada kaldığı süre içerisinde Mekke'ye giderek hac vazifesini yerine getirdi.Bu dönemde, ağabeyi II.Bayezid kendisine padişahlıktan vazgeçmesi halinde 1 milyon akçe vermeyi teklif etti. Ama Cem Sultan bu teklifi reddetti.Benzeri teklifler tekrar yapıldıysa da, bunlar da sonuç vermedi. Memluklular'ın ve eski Karaman Beylerinin yardımıyla tekrar bir ordu toplayan Cem Sultan, 27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşattı.Ancak Osmanlı Ordusu'nun Konya'ya hareket etmesi üzerine kuşatma kaldırıldı.İki taraf Akşehir'de karşılaştı. Savaşı kaybeden Cem Sultan Ankara'ya geçti. Ankara'da da kaçışına devam eden Cem Sultan 1482 yazında otuz kadar adamıyla birlikte Rodos'a gitti.Cem Sultan 29 Temmuz 1482'de Rodos Şövalyelerinin Büyük Üstadı Pierre d'Aubusson tarafından büyük bir törenle karşılandı. Cem Sultan'ın amacı Rumeli'ye geçerek mücadelesini sürdürmekti.Ancak bundan sonra bir daha hayattayken vatanına dönemedi.Artık, Cem Sultan için Avrupa'da maceralı bir esaret hayatı başladı. Cem Sultan Rodos'a çıkmasından sonra Papa VIII. Innocentius'in isteği üzerine Fransa'ya gönderildi. Bu gelişmeden sonra önceleri Osmanlı Devleti'nin bir iç meselesi olan taht mücadelesi, böylelikle milletlerarası bir mesele hâline geldi. Bu olaydan çıkar sağlamak isteyen Papa VIII.Innocentius'un, Cem Sultan'a, Hıristiyan olması hâlinde onu Osmanlı Devleti'nin başına geçirebileceğini teklif ettiği söylenir. Kardeşi Cem Sultan Osmanlı Devleti'ne karşı yeni bir Haçlı seferi gerçekleştirmek için Cem Sultan'ı kullanmayı düşünen Papa VIII.Innocentius 1492'de öldü. Böylece Cem Sultan daha serbest bir hayata kavuştu.Fakat bu defa Fransa Kralı, Cem Sultanı kendi siyasi emelleri için bir koz olarak kullanmak istedi. Bu amaçla hareket eden Fransa Kralı VIII.Charles Roma üzerine yürüyerek 26 Ocak 1495'te Cem Sultan'ı Papa'dan teslim aldı. Fransız Ordusu ile beraber yola çıkan Cem Sultan, 25 Şubat 1495'te vefat etti.
Fransa Kralı VIII.Charles Roma üzerine yürüyerek hangi tarihte Cem Sultan'ı Papa'dan teslim aldı?
[ { "answer_start": 3066, "text": "26 Ocak 1495'te" } ]
12,711
İTÜpSAT1, 23 Eylül 2009 tarihinde Hindistan'ın güney Sriharikota bölgesindeki Satish Dhawan Uzay Merkezi'nin, PSLV (İngilizce: Polar Satellite Launch Vehicle; Hintçe: ध्रुवीय उपग्रह प्रक्षेपण यान) C-14 roketi ile (TSİ) saat 09:21'de uzaya fırlatığı, İTÜ Uzay Mühendisliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin yapımı ilk deneysel bir mini yapay uydudur. İTÜpSAT1 yanı sıra, PSLV C-14 roketinin diğer yolcuları, Oceansat 2, UWE 2, SwissCube, BeeSat, RUBIN 9.1 ve RUBIN 9.2 uydularıdır. Başarılı geçen fırlatmadan bir süre sonra, 700km açıkta alçak dünya yörüngesinde yer alan altı yüzden oluşan İTÜpSAT1 yapay uydunun ilk olarak gönderdiği işaret sinyali Kaliforniya Politeknik Üniversitesi tarafından alınmıştır. Uydu, kuzey-güney kutupsal yörüngede, neredeyse saniyede 7.5 kilometreye ulaşan bir hızla, her 90 dakikada bir kez yeryüzünü dönecektir. Bir CubeSat İTÜpSAT1 uydusu, 10cm x 10cm x 10cm boyutunda olan ve ağırlığı bir kilogramı geçmeyen bir küp biçimindedir. CubeSat 1U türünden uydu'nun birinci görevi, üzerinde yer alan edilgen denge sisteminin davranış, verimliliği incelemek ve ikinci bir amaçı da üzerinde, düşük 640 x 480 çözünürlüklü bir kamera ile fotoğraf çekmek ve ivmeölçer, manyetometre gibi diğer algılayıcıların verilerini dünyaya yollamaktır.
İTÜpSAT1 yapay uydunun ilk olarak gönderdiği işaret sinyali kim tarafından alınmıştır?
[ { "answer_start": 656, "text": "Kaliforniya Politeknik Üniversitesi tarafından" } ]
1,117
Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dinyester ırmağı, Osmanlı ve Lehistan arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı-Avusturya savaşlarında Lehistan ilişkileri gerginleşti. Fakat Kırım Hanı, Lehistan'a yaptığı akınlarla askeri birliklerinin geçimini sağlıyordu. Lehliler, Boğdan'a ait Hotin kalesini 1617'de işgal etmişlerdi. Ayrıca Lehliler, Eflak ve Erdel'in içişlerine müdahale ediyorlardı. Bu olaylar üzerine II. Osman, kendisine yapılan muhalefetlere rağmen Lehistan seferine karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki birlikler, Prut kıyısında bulunan Yaş'ta, Lehlileri eylül 1620'de bozguna uğratmıştı. II. Osman, 1621'de Lehistan Seferine çıktı. Lehler, ordularını güçlendirmek için Avusturya'dan takviye adlılar. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1621'de Hotin önlerine geldi. Kale kuşatıldı ve 29 Eylül 1621 tarihinde Osmanlı ile Lehistan, Hotin Antlaşması yaparak sefere son verdi. Hotin Antlaşması'na göre; Lehler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacak, Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hanı'na 40.000 düka altın verecekti.
Lehliler hangi ülkelerin içişlerine müdahale ediyorlardı?
[ { "answer_start": 362, "text": "Eflak ve Erdel'in" } ]
5,215
1574'ten 1595'e kadar 21 sene Osmanlı Devleti'nin başında bulunmuştur. Saltanatı süresince başveziri olan Sokollu Mehmet Paşa'nın etkisinde kalmıştır. Saltanatı döneminde eşi Safiye Sultan, özellikle Sokollu Mehmet Paşa'nın 1579 yılındaki ölümünden sonra devlet yönetiminde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir.Saltanatı süresince Osmanlı topraklarının genişliği 19.902.000 km2'ye yükselmiştir. Osmanlı Devleti en geniş toprağa bu zamanda erişmiştir. III. Murad 16 Ocak 1595'te 49 yaşında iken vefat etmiş, kabri Ayasofya Camii avlusundaki türbesindedir. Ayrıca Beşiktaş'taki Yahya Efendi Türbesini ve Topkapı Sarayı'ndaki Hasoda'yı yaptırmış, Fethiye Camii'ni de kiliseden camiye çevirmiştir.Avusturyalı tarihçi Hammer, III. Murad'ın saltanatı boyunca 11 defa sadrazam, 7 defa şeyhülislam değiştirdiğini, düşüncelerinde bir istikrar bulunmadığını, zevke, tasavvufa ve şiire eğilimli bir insan olduğunu, etrafında remilciler, müneccimler dolaştığını bildirmekte ve bu yönüyle eleştirmektedir.
III. Murad saltanatı süresince başveziri kimdi?
[ { "answer_start": 106, "text": "Sokollu Mehmet Paşa" } ]
10,969
Türkiye'nin ilk kadın arkeologlarından biri olan Darga, hiyeroglif ve çivi yazısı konusunda dünyanın en önemli uzmanları arasındadır. Hitit kaynaklarını kullanarak kaleme aldığı en popüler eseri, "Eski Anadolu Kadını"dır.
Muhibbe Darga en popüler eserini hangi kaynakları kullanarak yazmıştır?
[ { "answer_start": 134, "text": "Hitit kaynaklarını kullanarak" } ]
2,659
Kırım Savaşı, 4 Ekim 1853-30 Mart 1856 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus savaşıdır. Birleşik Krallık, Fransa ve Piyemonte-Sardinya'nın Osmanlı tarafında savaşa dâhil olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya'yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş halini almıştır. Savaş, müttefik güçlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır. Rusya, 1853 yılından itibaren Kavalalı Mehmet Ali Paşa bunalımı sırasında takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti üzerinde etki alanı kurma politikasını bırakarak, bu devleti yıkma politikası takip etmeye başladı. Bunu gerçekleştirebilmek için de kutsal yerler sorununu kullandı. Osmanlı Devleti, Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresinde Katolik ve Ortodoks cemaatlerine çeşitli ayrıcalıklar tanımıştı. 1853 yılına gelindiğinde ayrıcalıklar konusunda Rusya ile Katolikliğin dünya çapında savunuculuğunu yapan Fransa çatışmaya başladılar. Bu durumu bahane eden ve asıl amacı 'Hasta adam' gözüyle baktığı Osmanlı Devleti'ne ve onun bekasına son vermek isteyen Rusya, Birleşik Krallık'a mirasın paylaşılması teklifinde bulundu. Ancak, çıkarları gereği Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün muhafazasından yana olan Birleşik Krallık bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya, tek başına harekete geçerek, Osmanlı Devleti'ne bir ittifak teklifinde bulundu ve bu devletin sınırları içinde yaşayan Ortodoksların koruyuculuğunun Rusya'ya bırakılmasını önerdi. Osmanlı Devleti, Britanya'nın da desteğine güvenerek Rus isteklerini reddetti.
Tek başına harekete geçerek, Osmanlı Devleti'ne bir ittifak teklifinde bulunan kimdir ?
[ { "answer_start": 1220, "text": "Rusya" } ]
12,072
1925 yılında ünlü Alman arkeoloğu Theodor Wiegand’ın Almanya’da iki Türk gencinin arkeoloji alanında eğitim görmesi için sağladığı bursu almak üzere Halil Ethem Bey’in seçtiği iki gençten biri olarak Almanya’ya gitti. Berlin Üniversitesi’nde öğrenim gördü. “Stockwerkbau der Griechen und Römer” başlıklı tezi ile 1929 yılında doktor unvanını aldı.
Arif Müfid Mansel kimin verdiği bursla Almanya'ya gitti?
[ { "answer_start": 13, "text": "ünlü Alman arkeoloğu Theodor Wiegand’ın" } ]
372
Büyük Kuzey Savaşı, 22 Şubat 1700 tarihinde başlamıştır, 10 Eylül 1721 tarihinde bitmiştir. Büyük Kuzey Savaşı, Vestfalya Barışı sonrası Kuzey Avrupa'yı yeniden şekillendiren savaşlar dizisidir. Büyük Kuzey Savaşı; Osmanlı, İsveç, Lehistan, Kazaklar ile Rusya, Danimarka, Saksonya, Prusya, Hannover, Büyük Britanya arasında yapılmıştır. Otuz Yıl Savaşı sırasında II. Gustaf Adolf önderliğinde İsveç orduları, Avrupa içlerine dek girmiş, Fransa sınırına dek tüm Alman birliklerini süpürmüştü. İsveç'in bu şaşırtıcı gücü, müttefiki Fransa'yı bile ürkütecek boyuttaydı. Kalabalık ordusu, donanması ve demir madenleri sayesinde İsveç, komşuları aleyhine topraklarını genişletiyordu. Rusya'nın ileri görüşlü Çarı Deli Petro, İsveç tehdidini bertaraf etmek için harekete geçti. İsveç'in yayılmasından hoşnut olmayan komşuları Rusya, Prusya, Danimarka-Norveç ve Lehistan bir araya gelerek Kuzey İttifakı'nı kurdu. İsveç'in genç ve dinamik kralı Demirbaş Şarl, ordusunun başına geçerek ittifak güçleriyle savaştı. Aynı yıllarda, Avrupa'nın batısında İspanya Veraset Savaşı sürmekte olduğu için İsveç, Fransa'nın yardımından mahrumdu. Ne var ki Demirbaş Şarl tüm cephelerde zafer kazandı. Demirbaş Şarl, Rusları da 1700 yılında Narva'da yendi. Ancak İsveç'in kaynakları, bu kadar düşmana karşı savaşı sürdürmeye yetmedi. 1709 yılında Poltava'da bozguna uğrayan Demirbaş Şarl, Osmanlı Devleti'ne sığınınca güneyde Prut Savaşı başladı. Osmanlıların Rusları 1711 yılında Prut'ta yenmesi İsveç'i rahatlattıysa da Osmanlılar savaştan çabuk çekildi. İsveç savaştan mağlup ayrılmış oldu. Yarım asırdan fazla süredir devam eden İsveç yayılması sona erdi. Ruslar ise Baltık Denizi kıyılarında geniş bir kıyı parçası elde ettiler. Sonrasında dünyanın en büyük devletlerinden biri oldular.
İsveç'in yayılmasından hoşnut olmayan komşuları Rusya, Prusya, Danimarka-Norveç ve Lehistan ne yaparak Kuzey İttifakı'nı kurdu?
[ { "answer_start": 864, "text": "bir araya gelerek" } ]
11,000
Muhibbe Darga, ilk Türk seyyahlarından biri olan dedesi Mehmet Emin Bey'in anılarını 2009 yılında "İstanbul'dan Asya-yı Vusta'ya Seyahat" adıyla derledi. 2010 yılında "Kazı başkanının karavanası" isimli anıları yayımlandı.
Darga, 2009 yılında dedesi Mehmet Emin Bey'in anılarını hangi isimle derledi?
[ { "answer_start": 99, "text": "İstanbul'dan Asya-yı Vusta'ya Seyahat" } ]
9,462
Bahâüddîn Muhammed b. Hüseyn b. Abdissamed el-Âmilî (ölmü hicri, 1031/miladi, 1622), Şeyh-i Bahai (شیخ بهایی) olarak da bilinir, müderris, mutasavvıf, mimar, matematikçi , şair ve astronomdur. Lübnanın güneyindeki Baalbek'de doğmuştur. Bu dönem Osmanlı vatandaşı iken, çocuk yaşta babasıyla birlikte Safevi İran'ına göçmüştür. İslam dünyasında Kopernik Kuramı'ndan önce dünyanın hareketini öngören ilk astronomlardandır. İslam felsefesinde İsfahan Okulu adı verilen bir geleneğin kurucularındandır. Molla Sadra'nın da hocalarındandır. Farklı konularda Arapça ve Farsça dillerinde yüzün üzerinde çalışma ve kitap yazdı. İsfahan'daki Nkş-ı Cihan meydanı ve Çarbek Caddesi ona atfedilir. Herat’a taşındıktan sonra eser vermekle uğraştı. Otuz yıl boyunca seyahatlere çıktı. I. Şah Abbas tarafından takdir edildi ve kendisine şeyhülislâm unvanı verildi. Daha sonra derviş kılığında Mısır, Irak, Hicaz, Suriye ve Anadolu’yu gezdi; Mezarı İran'ın Meşhed şehrinde İmam Rıza anıtı yakınlarındadır.
Bahaüddin Amilî'nin de kurucularından olduğu geleneğin adı?
[ { "answer_start": 440, "text": "İsfahan Okulu" } ]
8,116
Hekimbaşı Abdülaziz Efendi, Osmanlı tıp bilgini, bestekâr ve şairdir. Osmanlı Devleti'nde Subhizadeler diye bilinen ve çok sayıda devlet adamı, hekim, şair ve bestekâr yetiştiren bir aileye mensuptur. İstanbul'da 1735 yılında doğdu. Tıp eğitimi görerek hekim oldu. Bir süre Viyana'da da tıp eğitimi gördü, pek çok doğu ve batı dilini öğrendi. Osmanlı saray hekimleri arasına girdi. Yüksek müderris (Ordinaryus Profesöre denk akademik derece) oldu. Meşhur Hollandalı hekim Herman Boerhaave tarafından yazılmış olan Aphorismi de cognoscendis et curandis morbis adlı kitabı Latince'den Türkçe'ye tercüme etti. Bu eser Türk tıp tarihinde tercüme edilen ilk batı tıp eseridir. 41 yaşında hekimbaşı oldu. Görevi dışındaki devlet işlerine müdahale ettiği gerekçesiyle bu görevinden alındı ve daha sonra İstanköy adasına sürgün edildi. 14 Zilhicce 1191 (13 Ocak 1778) tarihinde İstanköy adasında yaşamını yitirdi ve oraya defnedildi. Mezar taşı günümüze kadar gelmiştir. Hekimbaşı Abdülaziz Efendi 'Aziz' mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Küçük bir divan oluşturacak sayıdaki şiirlerinin elyazması tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. Klasik divan şiiri kaidelerine uygun olarak yazılmış olan şiirleri, edebi açıdan orta seviyededir. Çeşitli şiirleri kendisi ve başka bestekârlar tarafından bestelenmiştir. Özellikle 'Arâm edemem yâre nigâh eylemedikçe' sözleriyle başlayan gazeli çok sevilmiştir. Bu şiir üzerine kendisi ve başka bestekârlar tarafından çok sayıda beste yapılmıştır.
Hekimbaşı Abdülaziz Efendi kaç yaşında hekimbaşı olmuştur?
[ { "answer_start": 672, "text": "41 yaşında" } ]
3,499
93 Harbi, Balkanlarda ve Kafkaslarda özellikle Müslüman - Türk kesimleri için çok etkili olmuştur. İşgale giren topraklardan kaçan Türk ve Müslüman halkları, daha güvenli olarak düşündükleri bölgelere göç etmişlerdi. Plevne Savunması sona erdiğinde Bulgar halkı kasabaya girmiş ve yaralı Türklerin hepsi katledilmiş, kemikleri de gübre fabrikalarına satılmıştır. Avrupalı devletler de, savaşın sonunda müzakereler için bu kırımları da sebep olarak göstermiştir. Mülteci sayıları 130.000 ila 1.5 milyon arasında farklı tahminlerle ifade edilmektedir. Mark Levene, bu kırımların Avrupalı devletlerce pek de dikkate alınmadığını belirtmiştir. Fransız komutan Romieu, Fransa Savaş Bakanlığı'na gönderdiği raporda, 1878 ve ilerleyen yıllarda, Ermeni çetelerinin Türklere karşı terörist faaliyetlerde bulunduklarını ve nefret beslediklerini belirtmiştir. Mülteciler, Osmanlı idaresindeki şehirlere gelmiş, camilere, mekteplere, sivil evlere sığınmışlardır. Bu da Osmanlı ekonomisini olumsuz etkilemiştir.
Mülteci sayıları kaç farklı tahminlerle ifade edilmektedir ?
[ { "answer_start": 479, "text": "130.000 ila 1.5 milyon arasında" } ]
2,767
Kâğıt üzerinde, savaşın galiplerinden olan Osmanlı Devleti, aslında savaştan çok büyük zarar alarak çıkmıştır. Çok pahalı olan bu savaşı yürütebilmek için Osmanlı devleti, ödeme yeteneğinin çok üstünde borç almıştır. Endüstrileşmeyi kaçırdığı için ekonomisi çağdışı kalmış olan devlet, bu borçların altından kalkamayacak ve 1881 yılında II. Abdülhamit döneminde Düyunu Umumiye idaresinin kurulmasıyla, Avrupalı devletlerin mali denetimi altına girip, ekonomik bağımsızlığını kaybedecektir. Kırım Savaşı'nın sonunda ilan edilen Islahat Fermanı, Osmanlı reform hareketlerinde çok önemli bir yer tutar. Islahat Fermanı'nın amacı, imparatorluk içindeki herkese Osmanlı yurttaşlığı vererek, yasalar önünde dine bakılmaksızın eşitlik sağlamaktı. Islahat Fermanı ile Batı'da dolaşan liberal düşünceler Osmanlı Devleti'ne girmeye başlayacaktır. Kırım Savaşı, İtalya birliğine giden yolu hızlandırmıştır. Savaşa asker göndererek Birleşik Krallık'ın sempatisi ve Fransa'nın etkin desteğini kazanan Sardinya-Piemonte Krallığı, savaşı izleyen yıllarda İtalya birliğini kuracaktır.
Savaşa kim asker göndermiştir ?
[ { "answer_start": 988, "text": "Sardinya-Piemonte Krallığı" } ]